Tüm Haberler

Haberler bizde…

Konya’da konforlu dindarlık

Havuzlu villada oturup içinde mescidi olan dev alışveriş merkezlerinde gezinen yeni bir Müslüman tipi oluştu. Kendilerini ‘muhafazakâr’ olarak tanımlıyorlar.

Konya’da dindar ve toplumsal anlamda muhafazakâr kesim son yıllarda büyük değişime uğradı. Sermaye biriktiren ve zenginleşen bu Müslümanlar için “bir hırka bir lokma anlayışı” tüketim toplumuna yenik düştü. Artık bu şehirde de zenginleşen İslamcı kesim yaşam alanı olarak kendilerine içinde yüzme havuzlarının bulunduğu lüks villaları seçiyor, vakitlerini “kapitalizmin kaleleri” olarak nitelendirse de alışveriş merkezlerinde geçiriyor.

En muhafazakar işadamı 163 metrelik kentin en büyük gökdelenini ve alışveriş merkezini açıyor. Selçuklu Kulesi adıyla açılan 42 katlı binanın alışveriş merkezine “Kule City” adını vermekten rahatsızlık duymuyor. Ancak “Bu kadar da Amerikancı olunur mu, burası bir Müslüman kenti” eleştirileri üzerine İngilizce “city” kelimesini Latince “site” kelimesi ile yer değiştirmek zorunda kalıyor. Bu sitede ise Marks&Spencer’den Vakko’ya kadar hem ulusal hem de uluslararası markalara, güzellik merkezlerinden sinema salonlarına kadar her şeyi bulmak mümkün.

Elbette bu alışveriş merkezinin içinde de diğer 5 büyük merkezde olduğu gibi dini ibadetlerin yerine getirilmesi için mescit bulunuyor. Mescit sanayi işletmelerinde, lokanta ve restoranların çoğunda yer alıyor. İşyerlerinde Kuran’ı Kerim’den ayetler ve Hz. Muhammed’in sözleriyle birlikte batılı yazarların sözleri de duvarları süslüyor. Nüfusu bir milyonu aşkın kentte içkili lokanta sayısı 32. Ruhsatlı lokanta sayısı ise 520.

İÇKİSİZ EĞLENCE

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in deyimiyle birkaç yıl öncesine kadar “yanımızda başörtüsü getirelim mi?” diye sordukları bu kentte kendilerini “dini açıdan muhafazakar” olarak nitelendiren işadamları, geçmişte kadın eli sıkmaktan çekinirken, bugün alkol kullanmasa da gelen konuklarına ısmarlamaktan rahatsızlık duymuyor. Kız çocuklarını İngiltere ve ABD’ye öğrenim görmeye gönderiyor. Personel alımı sırasında ise kadın erkek ayırımı yerine “niteliklerine” baktıklarını ve kadın erkekten daha bilgili ise onu işe aldıklarını söylüyorlar.

Tatil anlayışı İslamcı bu işadamları arasında da kabul görüyor, Akdeniz sahillerinin yanı sıra yurtdışına da tatile gidiliyor. Bir çoğu iş nedeniyle gittikleri ülkelere eşlerini “onlarda tatil yapsınlar, hava alsınlar” diyerek, yanlarında götürüyor. Beş yıldızlı ama mescitli Rixos’ta içkisiz “eğlence” ve spor kulüpleri “taraftar” geceleri düzenliyorlar. Lüks villada oturmayı “müsriflik” ya da israf olarak görmüyor ve “İhtiyaç duyulan hiçbir şey israf ya da lüks değildir” diyorlar. Lüks tüketimi “Üretim yaptığım, topluma katkı sağladığım sürece kullandıklarım lüks olamaz” sözleriyle açıklıyorlar. Kentte muhafazakar kesimin değişiminde cemaatlerin değişmesinin de etkisi olduğu dile getirilirken, Nur cemaati özellikle işadamları arasında yaygın.

MÜSLÜMAN VE AB’Cİ

Ticaret Odası’nın yaptığı bir araştırmada kentin yüzde 40.3’ü Türkiye’nin en gurur duyduğu özelliğini “Müslüman ülke” olarak açıklarken, Avrupa Birliği’ni destekleyenlerin oranı Büyükşehir Belediye Başkanı Akyürek’e göre araştırmalarda yüzde 83’e ulaşıyor. Toplumbilimcilere göre bu değişim zenginleşme ve burjuvalaşma sürecine girmenin sonucu. Ekonomik refah, muhafazakar bu kesimin “günün şartlarına uygun bir din anlayışına ve uzlaşmaya” neden oluyor. ABD’de gerçekleştirilecek sempozyumun düzenleyicilerinden Utah Üniversitesi Siyaset Bilimi profesörü Hakan Yavuz, Konya’nın “muhafazakar bir gelişme modeli” olarak ele alınacağını ve dinin ekonomik değerlerin etkisiyle nasıl dönüşüme uğradığının inceleneceğini söylüyor.

KAVRAMSAL DEVRİM

Yavuz, Türkiye’de İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerinde değil, Konya gibi muhafazakâr kentlerinde kavramsal bir devrim yaşandığını söylüyor ve Türkiye’nin İslam modelinin bu kentlerde şekillendiğini vurguluyor. Yavuz, “Türkiye sadece ekonomik açıdan değişmiyor, Türkiye’deki din anlayışı köklü değişikliğe uğruyor” diyor.

‘Seccadeden kalkmayanı işe almam’

Konya’nın en önemli işadamlarından birisi 54 yaşındaki Seyit Mehmet Buğa. Gıdadan inşaata, alışveriş merkezlerinden mağaza zincirlerine kadar 10’dan fazla şirketi barındıran İttifak Holding’in patronu. Konya’nın en yüksek gökdelenini inşa eden ve alışveriş merkezine “City” adını verdiği için eleştiriler üzerine adını “Site”ye çevirmek zorunda kalan işadamı, Konyalı muhafazakâr işadamlarının değiştiğini değil, geliştiğini söylüyor. İş yaşamında da “yaradılış kurallarına uymadan” başarılı olunamayacağını söylüyor. Başarılı olabilmek için sermaye, doğru iş kolu, cesaret, entelektüel sermaye ve pazara gereksinim duyulduğunu anlatan Buğa, “Biz kaderciyiz. Tüm önlemleri aldıktan sonra kadere boyun eğeriz” diyor.

ALİ NESİN HAYRANI

Ünlü yazar Aziz Nesin’in matematik profesörü oğlu Ali Nesin’i çok beğendiğini söyleyen Buğa, işadamları arasında “eleman seçimi” yüzünden çok eleştirildiğini anlatıyor: “Bana iki tane CV gelse, ben onun çok dindar olup olmadığına ya da cinsiyetine bakmam. Bilgisayar kullanacak kasiyer alınacaksa, zamanını seccadede geçiren, başını seccadeden kaldırmayan birini, işi bilmiyorsa almam. Dindarlık birinci sırada değildir.”

‘Bu şehirde kendine özgü dindarlık şekli var’

Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Aktay, 80’li yılların ortalarından başlayan ve bugün de süren Anadolu kentlerinde bir modernleşme ve ciddi bir ekonomik gelişmenin olduğunu ve bunun öncülüğünü de İslami referansları ağır basan muhafazakar işadamlarının yaptığını söylüyor. Bu insanların İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in “Ticaretle uğraşınız ve cesur olunuz. Çünkü rızkın onda 9’u ticarettedir ve cesarettedir” diyen hadis-i şerifinden hareket ettiklerini anlatarak, şöyle konuşuyor: “Bu anlayış cesareti getiriyor. Kadercilik negatif anlamda değil.”

SENTEZ YAPAN ŞEHİR

Aktay, Özal döneminde başlayan neo liberal politikaların muhafazakar kesimin ekonomik sistem içindeki rolünü teşvik ettiğini söylüyor. Konya’yı “Muhafazakârlıkla kapitalizmi, dindarlıkla modernleşmeyi kendine özgü yolla birleştiren şehir” olarak nitelendiren Aktay, “Muhafazakâr kapitalin birikimi dindarlık biçimini değiştirdi. Konya’da kendine özgü dindarlık biçimi var. Ama bu konforlu dindarlık ‘Bir lokma bir hırka’ dindarlığı değil. Örneğin villalarda oturmak, lüks değil, nimetlerin dışa vurumu. Tanrı vermişse bunu dışa vuruyor Konyalı dindar. Tüketim kültürünü çok da dizginlememiş durumda. Eskiden tüketime ‘israf’ diyerek, duyarlı iken günümüzde dindarlık kapitalizmin tüketimine direnemiyor. Diyalog kapısı olacaksa müşterisine içki ısmarlıyor. Bunun için de elitlerin yaptığını referans alıyor. Örneğin Başbakan’ın içkili ortamlara girmesi referans kabul ediliyor.”

Haber: Pervin Kaplan
Kaynak: http://www.sabah.com.tr

Ağustos 12, 2008 - Posted by | İçanadolu | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum bırakın