Tüm Haberler

Haberler bizde…

Hırsızlığa karşı ‘Mıknatıs’

Konya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Hırsızlık Büro Amirliği ekiplerinin uyguladığı ‘Mıknatıs Projesiyle’ halk hırsızlık konusunda bilinçlendiriliyor, olayı ihbar eden kişiler parayla ödüllendiriliyor.

Asayiş Şube Müdürü Ercan Taştekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1.5 yıl önce hırsızlık olaylarının sadece polisiye tedbirlerle önlenemeyeceğine karar verdikten sonra büro amirleri ve ekipleriyle istişarede bulunduklarını söyledi. Bu toplantının ardından Konya Emniyet Müdürü Salih Tuzcu’nun da önerileri doğrultusunda ‘Mıknatıs Projesi’ adı verilen çalışmanın ortaya çıktığını belirten Taştekin, ”Biz (hırsızlık olayları nasıl önlenebilir?) sorusunu kendimize sorduk. Sonucunda bilinçli toplum, analiz, koordinasyon, istihbarat ve profesyonel polis taktikleri gibi 5 temel ayak oluştu” dedi.

Bu 5 temel unsurun projenin oluşumuna zemin hazırladığını dile getiren Taştekin, şunları kaydetti: ”Bilinçli toplum için üzerinde asayiş şubenin telefonlarının bulunduğu 15 bin kartvizit bastırarak, mahalle muhtarları, apartman yöneticileri gibi kişilere dağıttık. Bu kişiler hırsızlık olayları konusunda uyarıldı. Hırsızlık yöntemleri araştırıldıktan sonra çıkarılan analize göre çalışmalar yapılıyor. Halk yönlendiriliyor. Koordinasyon çalışmalarında ise hırsızlık olaylarına karşı diğer büro amirlerinin yapabileceği konular belirtiliyor. Profesyonel polis taktiklerinde de birçok çağdaş sorgu taktikleri uygulanmaya çalışılıyor.” Proje kapsamında yer alan ‘istihbarat’ çalışmalarının kendileri için çok önemli olduğunu belirten Taştekin, kendilerine hırsızlık olayları hakkında bilgi veren kişilere Emniyet Genel Müdürlüğünden tahsis edilen parayla ödüllendirdiklerini söyledi.

HIRSIZLIK OLAYLARI DÜŞTÜ
Uygulanan Mıknatıs projesiyle hırsızlık olaylarında çok büyük bir düşüşün sağlandığını vurgulayan Taştekin, şöyle devam etti: ”Mıknatıs projesiyle Konya’da evden hırsızlık olayının yaşanma ihtimali 10 binde 5’e, iş yerinden binde 4’e, otomobillerden ise 10 binde 1’e kadar geriledi. Ayrıca hırsızlık bürosu tarafından 2003 yılında 32, 2004 yılında 100, 2005 yılında 97 kişi tutuklanırken projenin uygulanmaya başlamasıyla 2006 yılının ilk 6 ayında ise bu rakam 136 olarak gerçekleşti. Çalışmalardan önemli oranda verim aldık.”

Ağustos 14, 2008 Posted by | İçanadolu | , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Türbe tramplen oldu

Diyarbakır Eğil’de 1997’de su tutulmaya başlanan Dicle Barajı göletinin altında kalan Tekke köyündeki Hz. Elyasa türbesi, yüzmeye gelenler için ‘tramplen’ oldu. Mezar ve türbenin içindeki naaşların yukarı kısma taşındığı bildirildi.

Ağustos 8, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , | Yorum bırakın

Hurdacının korkunç sonu

Habipler’de bulunan bir oto hurdacısında yangın tüpünü kesmeye çalışan işçi, tüpün patlaması sonucu hayatını kaybetti. Olay yerine gelen işçinin yakınları, uzun süre gözyaşı döktü.

Edinilen bilgilere göre, Habipler İrem Oto Hurdacısı’nda kaynakçı olarak çalışan Hidayet Turan (50), hurda halindeki yangın tüpünü kesmeye başladı. Yangın tüpünün patlaması sonucu tüpten kopan parça, Turan’ın başına isabet etti. Turan, darbenin etkisiyle olay yerinde hayatını kaybetti.

Olayı öğrenen talihsiz işçinin yakınları, hurdacıya gelerek uzun süre gözyaşı döktü. Turan’ın cesedi, otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Ağustos 7, 2008 Posted by | G.Osmanpaşa | , | Yorum bırakın

Delikli taş efsanesi

Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı Şeyhmalan köyü, türbesi İstanbul”da bulunan Eyüp Sultan”ın torunu Nakşibendi tarikatından Şeyh Musa için dolup taştı. Şeyh Musa”nın mezarını ziyaret eden kadınlar, türbe yanında bulunan
ve bir dönem köyde hırsızlık yapanların tesbiti için kullanılan delikli taştan geçerek günahlarını affettirmeye çalıştı.

DYP Genel Başkan Yardımcısı ve Devlet eski Bakanı Mehmet Salim Ensarioğlu”nun köyü olan Şeyhmalan”a sabahın erken saatlerinden itibaren yaklaşık 20 bin kişi akın etti. Şeyhmalan Camii ve Ensarioğlu”nun dedesi olan Şeyh Musa”nın türbesinin etrafında toplanan kadınlar “günahlarını
affettirmek” amacıyla çocukların tutuğu yeşil bezi öpebilmek için birbiriyle yarıştı. Kadınlar ve genç kızlar türbenin kapısını ve duvarlarını öpüp, taş yapıştararak dilek tuttu.

Türbenin yanında toplanan yaşlılar ve gençler kol kola girerek tefler eşliğinde zikir yaptı. “Allah – u ekber, Ya Allah” diye bağıranlardan bazıları zaman zaman baygınlık geçirdi. Erkeklerin zikiri, köye gelenler tarafından cep telefonlarıyla görüntülendi.

Delikli taş

Şeyh Musa döneminde köyde hırsızlık yapanların yargılanmasında kullanılan, insanların yalan söyleyip söylemediğinin tespiti için içinden geçirildiği delikli taş kadınların ilgisini çekti. Çok sayıda kadın günahlarının affedileceğine inanarak delikten geçmeye çalıştı. Kucaklarındaki çocuklarını da delikten geçiren bazı kadınlar kiloları nedeniyle zor anlar yaşadı.

Ağustos 6, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Yaşlılara bu eziyet reva mı?

65 yaş üstü yaşlı ve sakatlık maaşını almak isteyen vatandaşlar, banka önlerinde zorlu bir gün geçiriyor. 3 ayda bir yaşanan bu eziyette yoğunluk nedeniyle bazı vatandaşlar ezilme tehlikesi yaşıyor.

Şanlıurfa’da bir bankanın Yenişehir semtindeki özel işlem merkezinde erken saatlerde toplanan vatandaşlar, 3 ayda bir dağıtılan 225 ile 430 YTL arasındaki maaşlarını alabilmek için uzun süre sıra bekledi. Bankanın güvenlik görevlilerince sıraya konulan vatandaşlar, mesainin başlamasıyla, bir an önce işlemlerini yaptırabilmek için bankaya girmek isteyince, zaman zaman izdiham yaşandı. Bunun üzerine şubenin kapısını kapatan görevliler, polisten yardım istedi. Bir süre sonra polisin gelmesiyle sıraya giren vatandaşlar, yeniden şubeye alınmaya başlandı. Bazı vatandaşlar birbirleriyle tartışırken, bazı yaşlı ve hastalar yoğunluk nedeniyle ezilme tehlikesi yaşadı.

Polisin uyarısıyla, kadınlarla erkeklerin farklı sıralara konulmasının ardından, vatandaşlara ödemeleri yapılmaya başlandı. Banka yetkilileri, il merkezinde 11 bin 500 vatandaşa, 225 ile 430 YTL arasında değişen yaşlı ve özürlü maaşı ödendiğini kaydettiler.

Ağustos 6, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , | Yorum bırakın

Fatih söyleşileri devam ediyor

Kültür Araştırmacısı ve Yazar Dursun Gürlek, Millet Kütüphanesi’nin yok olmasını Madam Bombar adında bir Fransız kadının önlendiğini söyledi.

Kültür Araştırmacısı ve Yazar Dursun Gürlek, Fatih Belediyesi tarafından, ilçe halkına kentlilik kimliği ve aidiyetlik duygusunu kazandırmak amacıyla düzenlenen Fatih Söyleşileri’nin ikincisine katıldı.

Fındıkzade Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen söyleşinin açılış konuşmasını Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Hasan Suver yaptı. Daha sonra söz alan Dursun Gürlek, Fatih Sultan Mehmet Han ve İstanbul’un fethinden sonraki dönemde Fatih’te yaşananları dile getirdi.

Konuşmasına ilginç bir benzetme yapan Dursun Gürlek, ‘Edirne’yi görmek için iki gün, Bursa’yı görmek için 3 gün yeter. Ama İstanbul’u görmek için bir ömür yetmez.’ dedi.

Gürlek, İstanbul gibi bir şehri bize emanet eden Fatih Sultan Mehmet’in hayatını çok iyi öğrenmemiz gerektiğini belirterek, büyük hakanın havan topunun mucidi olduğunu anlattı. 60 büyükbaş hayvanın çekerek Edirne’den getirdiği havan toplarının fetihteki önemli rolüne dikkat çeken Gürlek, memleketi Tokat’tan İstanbul’a gelişini ve Fatih semti ile ilk tanışmasını da dile getirdikten sonra, Fatih Camii’nin tarihine değindi; ‘İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, mimar Sinan-ı Atik’e Fatih Camii’ni ve külliyesini yapmayı emretti. Fatih Camii de Osmanlı döneminde yapılan tüm camilerde olduğu gibi han, hamam, kütüphane, derslikler, imarethane ve aşevi içeren bir kent merkezi gibi inşa edildi. Vefatından sonra Fatih Sultan Mehmet Hanın naaşı da camii bahçesine yapılan türbeye defnedildi.’

Gürlek, bazı tarihçilerin, Fatih Sultan Mehmet’in naaşının türbenin tam altında değil, mimberin alt kısmında olduğunu savunduklarını söyledi. Gürlek, bu noktayı şöyle anlattı:
‘Fatih semti camiinin çevresinde kurulu külliyesi sayesinde ulemaların oturmak istedikleri yerlerin başında gelince ulema semti olarak adlandırıldı, 1766 depremi ile camii ve külliye büyük hasar gördü. Küçük kıyamet diye de adlandırılan deprem öncesinde olağanüstü bir hal meydana geldi.

Bunlar, Fatih Sultan Mehmet’in kerameti olarak da anlatılır. Camii kapısında görünen bir zatın, ‘Fatih Sultan Mehmet mezarından çıktı avluda dolaşıyor ey cemaat siz niye hala içerde bulunuyorsunuz’ diye seslenip, içerdekilerin dışarı çıkmasını sağlamış. Hemen ardından yaşanan depremle Camii’nin kubbesi çökmüş. Ama içerdekiler dışarı çıktığı için kimse zarar görmemiştir. Deprem sonrası Sultan 3. Mustafa, Fatih Camii’ni ve Fatih Sultan Mehmet Hanın kabrini yeniden yaptırdı.’

Gürlek, Fevzipaşa Caddesi üzerinde bulunan ve şu anda restore edilen Millet Kütüphanesi’nin yok olmasını Fransız bir kadının önlediğini anlattı. Gürlek, ’17. yüzyılda Erzurumlu Feyzullah Efendi, hadis medresesi kurmak için yer ararken, kendisine şu andaki Millet Kütüphanesi’nin olduğu yer gösteriliyor ve büyük bir memnuniyet içerisinde oraya yerleşip eğitime başlıyor.

Daha sonra dönemin Belediye Başkanı Cemil Topuzlu Paşa, bu binanın yıkılıp, arsanın bando takımının eğitim talimgâhı yapılmasına karar veriyor ve çalışmalar başlıyor. O sırada tesadüfen binanın önünden geçen Fransız Başkonsolosunun eşi Madam Bombar, kazma küreklerle içeri girip çıkan işçileri görünce merak edip soruyor. Binanın yıkılacağını öğrenince konuyu eşine söylüyor. Fransız Konsolosu da randevu olarak Sultan Reşat’a durumu bildiriyor. Sultan Reşat hemen bir ferman yayınlayarak binanın yıkılmasını önlüyor.

İhtifalci Ziya Bey tarafından kurulan İstanbul’u Sevenler Cemiyeti’nin de üyesi olan Madam Bombar, binayı kurtaran yabancı oluyor. Tabii bu arada bina bir süre boş kalıyor. Kitapların Efendisi ismi ile anılan Ali Emiri Efendi 16 bin ciltlik kütüphanesine yer arıyor. Vakıflar Bakanlığı’ndan yer istiyor. 1916 yılında bina kütüphane olarak kendisine tahsis ediliyor. O zamandan beri kütüphane olarak kullanılan Millet Kütüphanesi 1999 depreminde zarar görüyor.’ dedi.
Şu anda içindeki kitapları Süleymaniye kütüphanesine kaldırılan Millet Kütüphanesi binasında güçlendirme çalışmaları devam ediyor.

Ağustos 2, 2008 Posted by | Fatih | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Tarihin üstünü ‘çizen’ müdür

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi”nin eski müdürü Oğuz Alpözen”in kendisine şövalye arması çizdirdiği, mermere işlettiği armaları kaledeki caminin minaresiyle müzenin 5 değişik yerine monte ettirdiği ve yine kaledeki bir kuyunun kapağına da kendi adından ilham alarak Oğuz boylarının sembolünü kazıttığı ortaya çıktı.

Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi”ndeki zindanın girişinde yeralan ve “Tanrı”nın Bulunmadığı Yer” anlamına gelen “Inde Deus Abest” sözlerini bir teknisyene yazdırdığı iddia edilen müzenin eski müdürü Oğuz Alpözen”in kendisine şövalye arması çizdirdiği, mermere işlettiği armaları kaledeki caminin minaresiyle müzenin beş değişik yerine monte ettirdiği ve yine kaledeki bir kuyunun kapağına da kendi adından ilham alarak Oğuz boylarının sembolünü kazıttığı ortaya çıktı.

Eski yüzyıllarda Bodrum”a hákim olan Saint Jean Şövalyeleri tarafından Bodrum Kalesi”nin kumandanlığına tayin edilenlerin kendilerine arma yaptırıp mermere kazıtmaları ve bu mermerleri kale duvarlarına koymaları bir gelenekti. Şövalyelerin bu ádetini yüzyıllar sonra yeniden hayata geçirmeye çalışan Oğuz Alpözen”in arması, altta yan yatmış bir anforanın üzerinde ayyıldız, onun üzerinde de çift kuleli bir kaleden oluşuyor.

Müzede, Oğuz Alpözen”in yedi ayrı yerinde arması bulunuyor. Karyalı Prenses, Uluburun ve Cambatığı salonlarının giriş kapılarının üzerinde ve Komutan Kulesi”nde birer “Alpözen arması” var. Kendisinden önce görev yapmış olan müdürlerin isimlerini de arma halinde mermere nakşettiren Alpözen, Geçitkule”ye bu armalarla birlikte kendi armasını yerleştirmiş. Altıncı arma ise çok daha ilginç bir yerde bulunuyor: Alpözen, Refahyol iktidarı döneminde büyük tartışmalardan sonra inşa edilen minareye de armasını koydurmuş ve arma, minarenin şerefesine çıkan müezzin ile aynı hizada duruyor. Armaların bazılarında şekillerle beraber “Oğuz Alpözen” kelimeleri, bazılarında ise sadece “O.A.” harfleri yazılı.

Oğuz Alpözen”in ismini “ölümsüzleştiren” bir diğer işaret ise, Uluburun batığının sergilendiği salonun avlusundaki kuyunun üzerine nakşedilmiş. Sergi salonunun altında eski devirlerden kalma bir sarnıç, avlunun kenarında da sarnıçtan su çekmeye yarayan bir kuyu var. Birkaç yıl öncesine kadar sıradan bir kapakla örtülen kuyunun üzerine taca benzer bir iláve yaptıran Alpözen, yeni kısımdaki çıkıntılara iki ayyıldız koydurmuş ve ayyıldızların ortasına da adından esinlenerek Oğuz Boyu”nun işaretlerini kazıtmış.

Kendi armalarını kendileri yapan “Hidalgo”ların, yani Ortaçağ”da yaşamış topraksız şövalyelerin arma heveslerini çağrıştıran Bodrum”daki bu arma macerasının ayrıntılarından sonra, bir hususu yeniden hatırlatmam gerekiyor:

Önceki gün “Latince kitabelerde “U” harfi yerine “V” kullanılır, Bodrum Arkeoloji Müzesi”ndeki zindanın girişinde bulunan ve tartışmaya konu olan yazı hatalıdır, dolayısıyla da yenidir” diye yazdım ve kitabelerden yahut Latince”den anlayan-anlamayan çok sayıda kişiden değişik yorumlar geldi.

Şimdi tekrar söyleyeyim: Latince kitabelerde “U” harfi yerine “V” kullanılır. Oğuz Alpözen”in iddiama cevap olarak gösterdiği kitabenin üçüncü satırındaki “CAPITANEVS” kelimesinde de “U” değil, “V” vardır, bu harf satırdaki boşluğu doldurmak maksadıyla diğerine göre geniş şekilde kazılmıştır, “E” ve “U” harfleri zaten birleşmez ve bu, kitabelerde sık rastlanan bir durumdur. İsimlerinin başında “Latince profesörü” unvanını taşıyan ve “Zindanın girişindeki Latince cümle eski devirden kalmadır” iddiasında bulunan kişilerin de klasik kaligrafi bilgilerini gözden geçirmeleri gerekir.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr

Temmuz 27, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , | Yorum bırakın

Danyal Peygamber’in kabri bulundu

Mersin’in Tarsus ilçesinde ibadete açık olan Makam Camii’nde 6 ay önce başlatılan kazı çalışmaları sonucu, “Bereket Peygamberi’ olarak bilinen Hz. Danyal Peygamber’in mezarına ulaşıldı.

Hayırsever bir vatandaş tarafından Makam Camii’nde yaptırılan abdest alma bölümünün inşaatı sırasında kemerli bir yapının bulunmasıyla başlatılan kazı çalışmalarında sonuca ulaşıldı. Tarsus Müze Müdürü Abdulbari Yıldız, yaklaşık 8,5 metre derinliğe kadar inilen kazı çalışmalarında ilk önce kabrin türbesine ulaşıldığını belirtti. Türbenin ters yönlere bakan 4 ayrı penceresinin bulunduğunu anlatan Yıldız, kazı çalışmalarında MS 700’lü yılların ortalarına ait sikkeler, sütun başları ile sürahilerin de bulunduğunu belirtti. Yıldız, ‘Bu buluntular türbenin Hz. Ömer döneminde yapıldığını gösteriyor.’ diyerek, Roma, Bizans ve İslam olmak üzere 3 medeniyetin izlerini taşıyan tarihî yapının Türk kültür mirası ve turizmi için çok önemli olduğunu söyledi. Kazı çalışmalarında Horasan mozaiğine ve Danyal Peygamber’in kabrinin muhafaza edildiği kütleye rastlandığını ifade eden Yıldız, çekiçle bir parça çıkarmak isteyen kazı işçileri Mikail Yılmaz ile Kemal Güngör’ün baygınlık geçirerek hastaneye kaldırıldığını aktardı. Tarsuslu araştırmacı, din adamı Abdurrezzak Öz ise mozaikte kullanılan harç kütlesinin Danyal Peygamber’in mezarının yanından geçen Berdan Irmağı’ndan etkilenmemesi için oluşturulmuş olabileceğini bildirdi. İngilizce kaynaklarda adı “Daniel’ olarak geçen ve kendisine kitap indirilmeyen Hz. Danyal, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden.

Temmuz 27, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Kırım-Kongo hutbesi!

Çorum’da 3 kişinin ölümüne neden olan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı konusunda, halkı bilgilendirmek amacıyla 23 Haziran Cuma günü il genelinde tüm camilerde hutbe verilecek.

Konuya ilişkin olarak bir açıklama yapan Çorum İl Müftüsü Dursun Kaplan, 2 gün içinde Kırım-Kongo hastalığından 3 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından harekete geçerek ilgili birimler ile toplantı yaptıklarını açıkladı.

İnsan sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve ölümlere neden olan hastalığa karşı duyarsız kalamayacaklarını ifade eden Kaplan, yapılan toplantı sonunda yetkili kurumlara destek vermek amacıyla il genelindeki tüm camilerde insan sağlığı ve Kırım-Kongo hastalığı ile ilgili hutbe okutma kararı aldıklarını ifade etti.

İl Müftüsü Dursun Kaplan, keneden bulaşan Kırım-Kongo hastalığı hakkındaki hutbenin gelecek hafta Salı günü hazırlanacağını ve 23 Haziran Cuma günü okutulacağını söyledi.

Temmuz 27, 2008 Posted by | Diğer | , , | Yorum bırakın

Gerçekten hasta mısınız?

İşte size doktora başvurmak için doğru zamanı gösteren mini bir rehber.

Kendinizi sürekli halsiz mi hissediyorsunuz? Cildiniz soluk mu? Çabuk mu yoruluyorsunuz? Yoksa vücudunuzdaki benler mi çoğaldı? Ya da son zamanlarda saçlarınızda aşırı bir dökülme mi başladı? Bu sorular, tahmin edebileceğiniz gibi daha da çoğaltılabilir. Sorulara vereceğiniz cevaplar ise bir hastalık habercisi olabilir. Hastalık kelimesi sizi korkutmasın. Bu sinyaller sayesinde, ileride başınıza büyük dert olacak bir sorun hakkında önceden fikir sahibi olabilirsiniz ve doktora zamanında giderek, erken teşhisin faydalarından yararlanabilirsiniz. Evet, girişten de anlaşıldığı gibi, vücudumuz, bize, zaman zaman bir takım sinyaller gönderiyor. Bu sinyaller de çoğunlukla bir hastalığın belirtisi. Ancak, bizim onları ne kadar dikkate aldığımız ise tartışılır bir konu. Bütün uzmanlar vücudumuzu dinlememiz gerektiğini söylüyor. Çünkü her organımızın bir dili var ve sorunlarını kendi dillerine göre ortaya koyuyorlar. Yalnız önemsememiz gereken bir başka konu da, vücudumuzu dinleyeceğiz diye, ‘hastalık hastası’ bir insana dönüşmemek.

Demir eksikliği anemisi

Kendinizi sürekli halsiz mi hissediyorsunuz? Çabuk mu yoruluyorsunuz? Cildiniz soluk mu? Şikayetiniz demir eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir pekala. Pediatrik Hematolojisi ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat, ülkemizde kadınların yüzde 20’sinin, anne adaylarının yüzde 50’sinin ve erkeklerin yüzde 3’ünün, demir eksikliğinden yakındığına dikkat çekiyor. Demir eksikliği anemisi; beslenmede az miktarda demir alma, hamilelik, vejetaryen beslenme ve şiddetli regl kanamaları gibi etkenler sonucu gelişiyor.

Belirtileri:

Halsizlik, soluk cilt, yorgunluk hissi, üşüme, dilde yanma, kırılgan tırnaklar, nefes darlığı, psikolojik sorunlar, dikkatsizlik, algılama duyusunun azalması ve baş ağrıları. Ancak, hafif bir kansızlık hiçbir belirti vermeyebiliyor.

Ne yapmalısınız?

Demir bakımından zengin besinleri tüketmeye özen gösterin.

Tedavi yöntemi:

Aç karnına yapılan kan tetkikiyle kan sayımı yapılıyor ve kandaki demir miktarı tespit ediliyor. Tek başına beslenme alışkanlığının değişmesi, demir anemisi tedavisinde yeterli gelmiyor. Demir depolarının dolması ve vücudun demir gereksinimini karşılayabilmesi için, demir takviye ediliyor. Ayrıca demir eksikliğine yol açan bir hastalık varsa tedavi ediliyor.
Romatizma

Romatizmal hastalıklar; hareket sistemi veya diğer bir deyimle kas-iskelet sistemi olarak adlandırdığımız kemikler, eklemler, kaslar ve çevresindeki yumuşak dokulardan oluşan yapıların ağrıları, iltihapları ve işlev bozukluklarına neden olan tüm rahatsızlıkları kapsıyor. İltihaplı eklem hastalıkları arasında en sık görüleni, romatoid artrit. Romatoloji Uzmanı Dr. Mehmet Karaaslan, her yaşta görülebilen bu hastalığın yüzde 80 oranında 35 – 50 yaş grubundaki kişilerde ortaya çıktığını ifade ediyor.

Belirtileri:

Kireçlenmenin belirgin belirtisi; tutulan eklemde genellikle hareketle artan ağrı, tutukluk, şekil bozukluğu, eklemde şişlik ve eklem hareketinin kısıtlanması, hatta ilerlemiş durumlarda tamamen kaybolması. Romatoid artrit gibi iltihaplı eklem romatizmalarında en sık görülen belirtiler ise; eklem şişmesi ve tutukluğu, eklem ısısının artması ve kızarıklığı.

Ne yapmalısınız?

Ağır egzersizlerden kaçınmanızda yarar var. Ancak düzenli olarak, uzman kontrolünde hafif egzersizler uygulamayı da ihmal etmeyin.

Tedavi yöntemi:

Antiromatizmal ve ağrı kesici ilaçlar, romatizma ağrılarının giderilmesini sağlıyor. İleri durumlarda ise cerrahi yöntemlere başvuruluyor. Romatoid artrit gibi iltihaplı eklem romatizmalarında “antiromatizmal”ilaçlar, iltihabın yol açtığı şikayetleri bir miktar giderebiliyor, ancak hastalığın ilerleyişine engel olamıyor. Şiddetli olduğu durumlarda kortizon tedavisine ve cerrahi girişimlere başvuruluyor.

Cilt kanseri

Vücudunuzdaki benler çoğalmaya mı başladı? Hemen paniğe kapılmayın. Çünkü, her ben kansere dönüşmüyor. Cilt üzerinde kişiden kişiye değişebilen miktarda ve büyüklükte benler bulunması son derece normal. Ancak bu benlerin büyüklüklerinde ve yapılarında bazı değişikliklerin olması, cilt kanserine işaret edebiliyor. Deri yüzeyinde oluşan kanserlerden “malin melanom”, dünyada görülme sıklığı artan kanser türlerinden biri. Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan’a göre, malin melanomun artmasının en önemli nedeni ise, yoğun ultraviyole ışınlara maruz kalınması. Ancak, cilt kanseri erken teşhis edildiğinde, iyileşme şansı yüzde yüze ulaşıyor.

Belirtileri:

Benin bir yöne doğru fazla büyümesi, sınırının düzensiz olması en önemli belirtileri arasında yer alıyor (Yani, derinin koyu ve açık bölgelerinin birbirinin içine girmesi). Farklı tonlarda kahverengi, siyah, gri, kırmızı gibi renkleri içermesi ve hızla büyümeye başlaması da tanıyı kolaylaştırıyor.

Ne yapmalısınız?

Benlerinizi kontrol ederken biçimlerine ve renklerine dikkat edin. Özellikle çilleriniz ve vücudunuzda fazla sayıda benler varsa, olabilecek değişiklikleri takip etmek açısından altı ayda bir doktor kontrolünden geçin. Ayrıca koruyucu güneş ürünleri kullansanız bile “Nasılsa korunuyorum” düşüncesiyle uzun süre güneşte kalmamaya özen gösterin. 11.00 ile 15.00 arası güneşlenmekten kaçının.

Tedavi yöntemi

Melonomları tanımak için el dermatoskopi aletleri, tanıda yardımcı oluyor. Bu sayede malin melanom erken teşhis edilebiliyor. Melanom dışında gelişen cilt kanserleri için özel aletlere ihtiyaç duyulmuyor. Benler, dermatolog tarafından alınıyor ve hasta belirli aralıklarla kontrol ediliyor.

Tiroid

Kalıtım, iyot eksikliği ya da fazlalığı, mikroplar, yaşlanma, radyasyon ve kullanılan ilaçlar gibi faktörler, tiroid bezlerinin düzensiz çalışmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bunun sonucunda tiroid bezlerinin” yavaş” veya “hızlı” çalışması, fiziksel ve ruhsal dengeyi bir anda altüst edebiliyor. Endokrinoloji Uzmanı Dr. Aslı Nar, tiroid hastalıklarının kadınlarda daha sık görüldüğünü belirtiyor. “Hipotiroidi”, tiroid bezinin az çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bunun aksine “Hipertiroidi” ise tiroid bezinin aşırı çalışması sonucu gelişiyor.

Belirtileri

Hipotiroidi; kalp atımı yavaşlaması, çabuk yorulma, soğuğa hassasiyet, kilo artışı, kabızlık, seste kalınlaşma, göz kapağında şişme, ciltte kuruluk, dikkat kaybı, uykuya eğilim ve adet düzensizlikleri gibi pek çok belirtilerle kendini belli ediyor. Hipertiroidi ise; kalpte çarpıntı, iştah artmasına rağmen kilo kaybı, el titremesi, yutma güçlüğü, ishal, aşırı terleme, sıcağa tahammülsüzlük, saç dökülmesi, bağırsakların hızlı çalışması, adet düzensizlikleri, uyku bozukluğu ve sinirlilik gibi belirtiler gösteriyor.

Ne yapmalısınız?

İyotlu tuz kullanın. Karalahana gibi guatr yapan ve tiroidin işleyişini bozan besinlerden kaçının. Ailenizde “tiroid” hastası varsa sık aralıklarla kan testi yaptırın. Tatillerinizi deniz kenarında geçirmeyi tercih edin.

Tedavi yöntemi

Hipotiroidi tedavisinde, tiroid hormonları medikal yöntemle takviye ediliyor. Kısa sürede başarılı sonuçlar elde ediliyor. Hipertiroidi ise; tiroid bezinin işlevini yavaşlatan ilaçlar, atom tedavisi ya da ameliyatla tedavi ediliyor.

Diyabet

Pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılamaması sonucu kan şekerinin yükselmesiyle ortaya çıkıyor. Hastaların yüzde 10’unu oluşturan ve çoğunlukla çocukluk ya da gençlik çağlarında başlayan Tip 1 diyabette insülinin çok az salgılanması ya da hiç salgılanamaması söz konusu. Bunun sonucunda hasta insüline bağımlı kalıyor. Hastaların yaklaşık yüzde 90 oranında kalan bölümünde görülen diyabet tipi ise, daha çok erişkin yaşta ortaya çıkan Tip 2 diyabet. Bu diyabet tipinde insülin salgısı az olsa da hiçbir zaman sıfıra düşmüyor. İç Hastalıkları ve Diyabet Metabolizma Uzmanı Prof. Dr. İlhan Satman, diyabetin tedavi edilmediği taktirde; kalp, böbrek, göz gibi organlar ve damarlarda ciddi hasarlar oluşturabileceği uyarısında bulunuyor.

Belirtileri

Sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, çok su içme, açlık hissi, cilt yaralarının geç iyileşmesi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma.

Ne yapmalısınız?

Beslenmenize özen gösterin. Bol bol sebze ve meyve yiyin, aşırı tuz tüketiminden kaçının. Daha aktif bir yaşam sürdürmeyi de unutmayın. Düzenli olarak fiziksel aktivitelerde bulunun. Çünkü hareket, kanınızdaki şeker miktarını daha iyi kontrol altına almanızı sağlar.

Tedavi yöntemi

“Tip 2 diyabet” tedavisinin ilk adımını, beslenme programının değiştirilmesi ve egzersiz programına başlanması oluşturuyor. Bu ilk adımda kan şekeri normal sınırlara getirilemezse, ağızdan hap olarak alınan “şeker düşürücü ilaçlar” tedaviye ekleniyor. “Tip 1” diyabetin değişmez kuralı ise hastanın düzenli insülin yapması. Düzenli diyet ve egzersiz de tedavinin vazgeçilmez adımları.

Vajinal mantar

Vücudun çeşitli bölgelerinde üreyen küçük mikroorganizmaların yol açtığı mantar enfeksiyonları, günlük yaşamınızda size pek çok sıkıntı yaratabilir. Özellikle de genital bölgede ortaya çıkmışlarsa. Cildin üst tabakasında çoğalan enfeksiyonların nedeni ise, genellikle vücudun sıcak ve nemli bölgelerini seven iyi huylu küçük organizmaların ortaya çıkması.

Belirtileri

Cinsel ilişki veya idrar yapma sırasında kaşıntı ve yanma hissi veriyor. Vajinada oluşan mantar enfeksiyonları çoğunlukla akıntıda beyaz ve peynirimsi bir görünüme neden oluyor. Bu akıntı, vajinanın dış yüzeyini kaplıyor.

Ne yapmalısınız?

Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan, mantar enfeksiyonunun yeniden oluşmasını önlemek için kaynatılabilir türde ve sentetik olmayan iç çamaşırları kullanmanızı öneriyor. Ayrıca, vücudunuzu ve genital bölgenizi temiz ve mutlaka kuru tutmaya özen gösterin. Dar pantolon ve kıyafetlerden kaçının, tampon kullanmayın. Enfeksiyon tamamen geçinceye dek partnerinizle ilişkiden kaçının.

Tedavi yöntemi

Eğer mantar erken dönemde tedavi edilmez ve bulunduğu ortamda istediği şartları bulursa, kısa sürede başka bölgelere de yayılabiliyor. Ayrıca kesinlikle kendiliğinden geçmiyor ve programlı bir tedavi gerektiriyor. Mantar enfeksiyonları ağız yoluyla alınan haplar veya vajinal bölgeye uygulanan krem ya da fitillerle tedavi edilebiliyor. Eğer partneriniz varsa, enfeksiyonun tekrar etmemesi için birlikte tedavi olun.

Kaynak: Formsante

Temmuz 26, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın