Tüm Haberler

Haberler bizde…

İşsizin yeni ekmek kapısı!

Türkiye, son 2 yılda yurtdışına 100 bin 553 işçi gönderdi. Yeniden inşa edilen Afganistan
ve Irak, bu dönemde Türkiye’deki işsizler için ”ekmek kapısı” haline geldi.

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, 2004 yılında 40 bin 198, geçen yıl ise 60 bin 355 kişi çalışmak üzere kurum kanalıyla yurtdışına gönderildi. Bunların 280’ini kadın işçiler oluşturdu. Geçmişte başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine giden Türk işgücü, son dönemde Türk müteahhitlerinin büyük projelere imza attığı Rusya ve Türk Cumhuriyetleri ile savaş sonrası yeniden yapılandırılan Afganistan ve Irak’a yöneldi.

2004 yılında 13 bin 271 Türk işçisinin gönderildiği Rusya, 2005’de de 19 bin 540 yeni Türk işçisine kapılarını açtı. 1994’de Türkiye’den bin 146 işçi alan Suudi Arabistan, geçen yıl bu sayıyı 6 bin 452’ye yükseltti.

2004’de 3 bin 511 Türk işçi gönderilen Afganistan’a ise geçen yıl 6 bin 48 kişi gitti. Irak’a gönderilen Türk işçilerinin sayısı da 2004 yılında 4 bin 900, 2005 yılında da 8 bin 237 olarak belirlendi. Kazakistan da yine daha çok Türk müteahhitlerinin gerçekleştirdiği projeler ile 2004 yılında 4 bin 403, 2005 yılında ise 5 bin 775 işçi aldı.

MALDİVLER’DE BİLE TÜRK İŞÇİSİ VAR

Halen Türk işçilerinin en yoğun olarak bulunduğu Almanya ise 2004’de 2 bin 197 işçi alırken, 2005’de bu sayıyı bin 74’e düşürdü. Söz konusu dönemde yine İŞKUR aracılığı ile Güney Afriya’ya 1, Avustralya’ya 5, Nepal’a 85, Maldivler’e 49, Yeni Zelanda’ya 1,
Moğalistan’a da 9 işçi gönderildi.
Edinilen bilgiye göre, vasıflı Türk işçilerine yurtdışında, konaklama ve yeme-içme giderleri şirketlerce karşılanmak kaydıyla 400, vasıfsız işçilere ise 300 doların altında ücret ödenemiyor.
Yurtdışında projelerini gerçekleştiren firmalar, yurtdışına çalışmak üzere götürdüğü vasıflı işçilere 600, yönetici konumdaki mühendislere de 2 bin dolar düzeyinde aylık ücret ödüyor.
İş Kurumu verilerine göre, son 2 yılda yurtdışına gönderilen Türk işçilerinin çalıştıkları ülkelere göre dağılımları şöyle:

Ülkeler         2004      2005
————– ——— ———-
ABD 74 90
Almanya 2.197 1.074
Avusturya 22 23
Avustralya 3 2
Danimarka 1 1
Finlandiya 0 7
Fransa 530 593
Hollanda 1 0
İngiltere 2 2
İsveç 29 10
Kanada 1 2
KKTC 1 49
Kuveyt 230 151
Libya 668 986
S.Arabistan 1.146 6.452
Rusya 13.271 19.540
Norveç 0 1
Romanya 230 113
Polonya 18 7
Pakistan 3 10
Azerbaycan 745 629
Bulgaristan 88 44
Kırgızistan 260 129
Türkmenistan 2.031 964
Özbekistan 455 349
Kazakistan 4.403 5.775
Gürcistan 276 104
Yemen 23 9
İsrail 130 417
Mısır 0 118
Y.Zelanda 0 1
Arnavutluk 70 11
Ürdün 752 2.241
B.Arap Emirlikleri 628 1.843
Sudan 18 107
Umman 4 0
Ukrayna 761 1.017
Lübnan 11 0
Makedonya 108 104
Güney Afrika 1 0
İran 24 23
İrlanda 1 0
Afganistan 3.511 6.048
Cezayir 699 724
Hırvatistan 373 0
Irak 4.900 8.237
Katar 454 1.604
Fas 279 330
Tacikistan 305 78
Tataristan 231 156
Oman 195 37
Maldivler 0 49
Nepal 0 85
Moğolistan 0 9
Diğer ülkeler 35 0
———————————–
Toplam 40.198 60.355

Ağustos 15, 2008 Posted by | İşçi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Ankara’da festival çoşkusu

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nca düzenlenen ”23. Uluslararası Ankara Müzik Festivali”, 4-29 Nisan tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre,
festival kapsamında Kahire Senfoni Orkestrası, Ukrayna’dan Kiev Balesi, Hollanda’dan gitarist Enno Voorhorst ve trompetçi Eric Vloeimans, İsrail’den Mischa Maisky ve Jerusalem Quartet sahne alacak. Festivalde yer alacak diğer sanatçılar şöyle:

Küba’dan Exaudi Korosu, Avusturya’dan Klangfabrik Wien, İsviçre’den Festival String Lucerne, ABD’den Tuck & Patti ve Kızılderililer (Joanne Shenandoah, Kevin Locke Native Amerikan Dans Ensemble), İtalya’dan folk pop topluluğu Luigi Cinque, Tanzanya’dan Afrikalı, Bulgaristan’dan Emil Tabakov, klarnet ustası Ivo Papazov, kemancı Veutsi Takev, piyanist Jivko Pertov, basçı Veselin Veselinov, vurmalılarda Hristo Yotsov, Fransa’dan O.More ve Compagnie Gang Peng dans toplulukları, Beyaz Rusya’dan Klasik Avangarde dünya renkleri. Türkiye’den İdil Biret, Ruşen Güneş, Pelin Halkacı, Burçin Büke, Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası, Yıldız İbrahimova, Tahir Aydoğdu, Erkan Oğur, İlkin Deniz, Turgut Alp Bekoğlu izleyici karşısına çıkacak.

Tüm Biletix noktalarında aynı anda satışa çıkarılacak biletlerin fiyatları 30, 40 ve 60 YTL olarak belirlendi. En az 10 etkinlik için geçerli olacak kombine biletlere yüzde 25 oranında indirim uygulanacak, bu kapsamda en fazla 6 bilet alınabilecek.

Toplu satışlarda da çeşitli oranlarda indirim yapılırken, özel Vakıf Kartı sahipleri yüzde 25, öğrenciler ise yüzde 50 oranında indirimden yararlanabilecek. Etkinliklere katılmak isteyen sanatseverler, biletlerini, Biletix noktaları Diapason, Sanatolia Sahnesi ile Kızılay, Tunalı Hilmi, Çayyolu ve Bilkent Dost Kitapevlerinden satın alabilecek.

Ağustos 8, 2008 Posted by | İçanadolu | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

‘Hasankeyf insanlık katliamı’

Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler ile birlikte Almanya’nın başkenti Berlin’e gelen Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, Hasankeyf’in yok edilmesinin insanlık katliamı olduğunu söyledi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de bir basın toplantısı düzenleyen Kalkan, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki Batman-Diyarbakır yöresinin tarihi zenginliği olarak tanımlanan Hasankeyf’te Ilısu Baraj Çalışması’nın tarihi bir kıyım olacağını öne sürdü. Kalkan, “12 bin yıllık tarih, yapılması planlanan Ilısu Barajı ile sular altında kalacak. Bu tarih yok edilmemeli. Hasankeyf kurtarılmalıdır. Daha önceki yıllarda başlatılan Ilısu Barajı ve çevresini kapsayacak çok sayıda proje çalışması, Avusturya, Almanya ve İsviçre firmalarının girişimiyle yeniden canlılık kazandı” dedi.

Almanya’dan Hermes adlı inşaat firmasının 100 milyon Euro, İsviçre’den 4 ayrı firmanın 100 milyon Euro katılım sağlayacağını öne süren Kalkan, Avusturya firmalarından yapılacak 200 milyon Euro tutarında ortaklık katkısıyla proje çalışmalarının yürütülmesine devam edildiğini öne sürdü. Kalkan, her 3 ülkeden de ihracat risk garantisinin resmi kanat tarafından onaylanması gerektiğini belirterek, aksi halde bu firmaların Ilısu Baraj Çalışması’na başlamasının imkansız olduğunu vurguladı.

Batman Belediye Başkanı Kalkan, Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı Özsökmenler ile İsviçre, Avusturya ve Almanya’yı kapsayan bir aydınlatma gezisi başlattıklarının altını çizdi. Almanya’nın bu gezinin son ayağını oluşturduğunu vurgulayan Kalkan, toplam 1.2 milyar dolara mal olacak olan baraj projesinin, Alman firması Hermes tarafından son derece gizli yürütüldüğünü öne sürdü. Kalkan’a göre, bu proje iddia edildiği gibi bölge halkının kalkınması için öngörülmüyor.

Kalkan, başta Diyarbakır, Hasankeyf ve Van olmak üzere bölgenin dünya turizmine açılması, bölgenin ekonomik alanda kalkınması için eğitimin ön plana çıkarılması ve hayvancılığın geliştirilmesine ağırlık verilmesi gerektiğini belirtti. Kalkan, bu gerçekleştiği zaman hem 12 bin yıllık tarihin korunacağına, hem de bölgede yoksulluk sorununa çözüm bulunacağına inanıyor. Bu tür projelerin önemli olduğunu belirten Kalkan, böylece hem tarih hem de ekolojik denge bozulmadan yoksulluğu yenme şansına da sahip olacaklarını vurguladı.

Diyarbakır Bağlar Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler ise, amaçlarının bu alanda Avrupa kamuoyunu aydınlatmak ve hükümetler üzerindeki baskıyı artırmak olduğunu söyledi. Ilısu Baraj Projesi’nin bir tarih katliamı ve insanlık suçu olduğunu öne süren Özsökmenler, Avrupa ülkelerinin bu tarihi katliama seyirci kalmasını istemediklerine vurgu yaptı. Ilısu Barajı ve Hasankeyf Projesi’ne destek olmak isteyenlerin, bölgedeki toprak ağaları olduğunu iddia eden Özsökmenler, köylünün toprağını bırakıp tekrar yollara düşmesinin ve göçe zorlanmasının çözüm olmadığını vurguladı. Taşınabilirliği de tartışılan bu tarihi bölgenin yerinden kımıldatılmaması gerektiğini öne süren Özsökmenler, yığma yapıların taşındığı an tahrip olacağını ileri sürdü. Avrupa’dan başarılı bir çalışmayla ayrılacaklarını belirten Özsökmenler, bu alandaki çalışmalarını bıkmadan sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.

Ağustos 6, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Urfa’da Glock bolluğu

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, 1 Ocak-31 Temmuz 2006 tarihleri arasında il merkezi ve ilçelerde silah kaçakçıları ve ruhsatsız silah taşıyan kişilere yönelik istihbarat çalışmaları yaptı.

ABD’nin Irak’a müdahalesinin ardından, bu ülkenin kuzeyinde yeterli denetimin sağlanamaması nedeniyle kolaylıkla temin edilebilen ve Türkiye’ye kaçak yollardan sokulan silahların önemli bir bölümü, kaçakçıların geçiş güzergahı olan E-90 karayolunun Şanlıurfa-Mardin kesimi ve kent merkezinde yapılan denetimler sonucu ele geçirildi.

Aralarında, X-Ray cihazında tespit edilemeyen Avusturya yapımı ”Glock” marka tabancaların yanı sıra, kalaşnikofların da bulunduğu silahları otomobil, kamyon veya tanker gibi araçlarda yapılan aramalarda ele geçiren güvenlik güçleri, silah kaçakçılarıyla etkin mücadele için çalışmalarını sürdürdüklerini belirttiler. 7 aylık dönemde çeşitli çap ve markalarda 207 silah ele geçiren polis ekipleri, geçen yılın aynı döneminde yürütülen çalışmalarda toplam 203 silah ele geçirmişti.

Ağustos 4, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Olay başkana terör davası

Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş hakkında, Avrupa Sosyal Forumu’na sunduğu ”Çok Dillilik Işığında Belediyecilik ve Yerel Yönetimler” makalesi forumdaki konuşmasını belediyenin internet sitesinde yayınlaması nedeniyle dava açıldı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca Demirbaş hakkında hazırlanan
iddianamede, 26 Ocakta Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen
Avrupa Sosyal Forumu’na 6 sayfalık ”Çok Dillilik Işığında Belediyecilik ve Yerel Yönetimler” makalesinin sunumunda yaptığı konuşma ve makaleyi Sur Belediyesine ait internet sitesinde yayınlaması nedeniyle TCK’nın 220/8. maddesi uyarınca ”Basın yoluyla terör örgütünü veya amacının propagandasını yapmak” suçundan dava açıldı.

Hakkında 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası istenen Demirbaş’ın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanılacak. Demirbaş, Avrupa Sosyal Forumu’na sunduğu makalesinde tek ulus, tek dil yaklaşımının terk edilerek Türkiye’deki belediyelerin özerkleştirilmesini ve bütün dillerde hizmet vermesini savunmuştu.

Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş daha öncede ilçe merkezine yaptırdığı bir anıt ve belediye de Kürtçe nikah kıydığı gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmıştı.

Ağustos 4, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Adliye’nin Demirbaş’ı oldu

Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın yargılanmasına yarın başlanacak. Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen Avrupa Sosyal
Forumu’na ”Çok Dillilik Işığında Belediyecilik ve Yerel Yönetimler”
makalesinin sunumunda yaptığı konuşma ve makaleyi Sur Belediyesine ait
internet sitesinde yayınlaması nedeniyle hakkında Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca dava açılan DTP’li Belediye Başkanı
Demirbaş’ın yargılanmasına yarın Diyarbakır 4. Ağır ceza Mahkemesinde
başlanılacak.

İddianamede, sanık Demirbaş hakkında TCK’nın 220/8. maddesi uyarınca ”Basın yoluyla terör örgütünü veya amacının propagandasını yapmak” suçundan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Demirbaş, Avrupa Sosyal Forumuna sunduğu makalesinde tek ulus, tek dil yaklaşımının terk edilerek Türkiye’deki belediyelerin özerkleştirilmesini ve bütün dillerde hizmet vermesini savunmuştu.

Ağustos 4, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , | Yorum bırakın

Bu tablo 87,9 milyon dolar

Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in, “Adele Bloch-Bauer II’nin Portresi” adlı tablosu, 87,9 milyon dolara alıcı buldu.
Christie’s müzayede evinden yapılan açıklamada, dün gece yapılan satışlardan yarım milyar dolara yakın gelir elde edildiği belirtilerek, Fransız ressam Paul Gauguin’in “Baltalı Adam” tablosunun da 22,4 milyon dolara alıcı bulduğu kaydedildi.

Açıklamada, müzayedeye sunulan 4 Klimt tablosunun toplam 192 milyon dolara satıldığı, bu tabloların, Nazi döneminde koleksiyonuna el koyulan Bloch-Bauer ailesinin mirasçıları tarafından geri alınan 5 tablodan dördü olduğu ifade edildi.

Aynı koleksiyonda yer alan “Adele Bloch-Bauer I’in Portresi” adlı tablo, haziran ayında Amerikalı milyarder Ron Lauder’e 135 milyon dolara satılmıştı.

Ağustos 1, 2008 Posted by | Diğer | , , | Yorum bırakın

İktidarsızlık kalbi vuruyor

Viyana’daki Tuna Hastanesi’nde Viyana Belediyesi’nin işbirliğiyle
yapılan bir araştırmada, ciddi sertleşme sorunu bulunan erkeklerin 10
yıl içinde kalp krizi geçirme riskinin yüzde 65 olduğu belirlendi.
Araştırmanın başında bulunan Dr. Stephan Madersbacher, iktidarsız
erkeklerde felç riskinin de yüzde 43 daha fazla olduğunun tespit
edildiğini söyledi. Dr. Madersbacher, ”Bir üroloji uzmanı tarafından
sertleşme sorunu bulunduğu teşhisi konan erkeklerin, mutlaka bir
dahiliye uzmanına görünerek check-up yaptırmaları gerek” diye
konuştu.
Dr. Madersbacher, kas ve kan damarı hücreleri ile penis ve
kalpteki kan damarları hücreleri arasındaki bağlantıda benzerlik
bulunduğunu belirterek, birindeki rahatsızlığın, ikisinde de sorun
bulunduğunun işareti olabileceğini kaydetti. Avusturyalı hekim, ”Eğer
sertleşme sorununuz yoksa, kalp sağlığınız için iyi bir işaret” dedi.

Ağustos 1, 2008 Posted by | Erkek Sağlığı | , , | Yorum bırakın

100 yaşını geçmenin sırrı

İnsanoğlunun en büyük hedeflerinden biri ve belki hatta başta geleni “ölümsüzlüğün” sırlarına ulaşmak. Bunu başarmak için de önce olabildiğince uzun ve sağlıklı yaşamanın sırlarını keşfetmek gerekiyor. Dünyanın her köşesinde, her gün, hiçbir masraftan, emekten kaçınılmadan sayısız araştırma yapılıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Mynet okurları için yazdı.

Bilimde ve teknolojide sağlanan ilerlemeler sayesinde, ortalama insan ömrü gelişmiş ülkelerde kadınlar için 80’i, erkekler için de 75’i buldu. Amerika’da 100 yaşını geçen, yani dalya yapan insan sayısı da her yıl %4.1 oranında artmakta.

Geçtiğimiz günlerde, Chicago Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 1890-1900 yılları arasında doğmuş olan ve 100 yaşını geçen, yani dalya yapan ‘gençlerin’ uzun yaşama sırları araştırıldı ve gerçekten çok ilginç sonuçlarla karşılaşıldı.

100 YAŞINI GEÇEN DÖRT KİŞİDEN 3’Ü KADIN

Bu araştırmanın da ilk ve en önemli çarpıcı bulgusu, 100 yaşını geçenlerin %76’sının kadın olmaları. Bu aslında sürpriz bir sonuç değil.

Kadınların erkeklere oranla daha uzun yaşamalarının esas olarak her iki cins arasındaki biyolojik ve genetik farklılıklarla ilgili olduğu düşünülüyor. Ayrıca, kadın ve erkeklerin sosyal, kültürel, çevresel… bakımlardan değişik şartlara maruz kalmaları da elbette çok önemli.

İşte bu farklar nedeniyle, koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, kanser, KOAH… gibi hastalıklar erkeklerde daha fazla görülüyor ve daha ölümcül seyrediyor. Bu hastalıkların da sigara ve alkol kullanımı, şişmanlık, stres… gibi erkeklerde daha fazla rastlanan risk faktörleri ile yakından ilgili olduğunu ise sanırım bilmeyen yok.

OCAK VE KASIMDA DOĞANLAR DAHA UZUN YAŞIYOR

Araştırmada, ocak ve kasım aylarında doğanların yaşama şanslarının nisan-haziran döneminde doğanlardan yüksek olduğu ve ülkenin Batı’sında doğanların 100 yaşını geçme şanslarının Doğu’sunda doğanlara göre 3 misli fazla olduğu da saptanmış. Avusturya ve Danimarka’da da ekim-aralık aylarında doğanların nisan-haziran aylarında doğanlara göre daha uzun yaşadığını gösteren başka bir araştırma da bu sonuçla uyum içinde.

İnsanların doğdukları mevsimde karşılaşacakları çevresel faktörlerin sağlığımızı belirli ölçüde etkilediği çoktan beri biliniyor. Mesela, çeşitli araştırmalarda ocak ve şubat aylarında doğanlarda beyin kanseri riskinin daha fazla olduğu, haziran ve temmuz doğumlularda ise şizofreninin çok daha ağır belirtilerle seyrettiği saptanmıştır.

Ben de bir araştırmamda, doğum ayı ile alerjik hastalık gelişme riski arasında bir ilişki olduğunu, yengeç burcunda doğanlarda astım riskinin kova burcundan olanlara göre 6 misli fazla olduğunu saptamıştım.

Mevsim farklılıklarına uygun olarak hayatın ilk aylarında maruz kalınan bakteri ve virüs enfeksiyonlarının, alerjenlerin, hava şartlarının (hava sıcaklığı, nem, basınç…) etkilerini yabana atmamalı diye düşünüyorum.

Benzer nedenlerle insanların doğdukları çevrenin şartlarının da yaşama süresinin belirlenmesinde rolleri olabilir. Burada kültürel, sosyal, psikolojik ve ekonomik faktörlerin mutlaka hesaba katılması gerekir. Mesela, hayatın ilk yılındaki beslenme ile ilgili özelliklerin yaşama süresini etkileyebileceği akla ve mantığa çok uygun geliyor. Nitekim, 100 yaşını geçenlerin çoğu büyük şehirlerde değil, çiftliklerde ve köylerde yaşayan ve doğal yiyeceklerle beslenen insanlar.

AİLENİN İLK ÇOCUĞU DAHA ŞANSLI

Çok çocuklu ailelerde ilk doğan kız çocuğun 100 yaşını geçme ihtimali diğer kız kardeşlerine göre 3 kat yüksek. İlk doğan erkek çocuk ise uzun yaşama bakımından diğer kardeşlerinden 2 misli fazla şansa sahip.

Bu da bence akla yatkın bir sonuç ve birçok nedeni olması mümkün bu bulgunun.

Burada, çocuk sayısı arttıkça ailelerin onlara olan ilgi ve ihtimamlarının da doğal olarak azalması önemli olabilir. Dolayısıyla bu çocukların çeşitli kazalara uğrama ve bunun sonucunda sağlıklarının çeşitli olumsuzluklara maruz kalma şansları da artıyor. Ayrıca, sonraki çocukların beslenme ve tıbbi bakımları da daha kötü olabilir. İlk çocuk en küçük bir rahatsızlıkta hemen doktora götürülürken, sonraki çocukların hastalıkları giderek umursanmaz olmaya başlar.

İlk çocuk doğduğunda anne ve babanın daha genç olmalarının da üzerinde durulması gerekir. Zamanla babanın spermlerinin ve annenin yumurtasının zarar görmesi mümkün ve bu yüzden de anne-babaların yaşları ilerledikçe çocuklarında genetik kökenli sağlık sorunlarının daha fazla olması akla çok yatıyor.

Yazı: ahmetrasimk@mynet.com

Temmuz 31, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Erkekleri hormonları yönetiyor

Erkekleri hormonları yönetiyor. Erkeğin fiziğini, çekiciliğini, kasların gelişimini hep cinsel hormonlar belirliyor. Hormon seviyesi düştüğünde erkeğin yataktaki cinsel performansı da sekteye uğruyor. Cinsel arzuyu da, cinsel gücü de yine belirleyen hormonlar. Viyana Üniversitesi Kadın Kliniği’nden Prof Johann es Haber, uluslararası tip çevrelerinde ”Hormonların Babası” olarak tanınıyor. Prof. Haber, Almanya’da piyasaya çıkan ”Men(n) Word sünger… una attraktiver” (Erkek Gençleşiyor ve Çekicileşiyor) isimli kitabında hormonların erkeklerin cinsel iştahlarını ve cinsel performanslarını nasıl etkilediğini anlatıyor.

Kadının tercihi

”Lanet” tip dergisinde yayınlanan bir başka bilimsel araştırmaya göre ise kadınlar, hormon seviyesi yüksek erkekleri daha çekici buluyorlar. Araştırma için farklı görünüşte yüzlerce erkek seçildi. Kadınlardan erkekleri çekicilik açıdan değerlendirilmeleri istendi. Sonuçta, kadınların kanlarındaki testosteron hormonu yüksek olan erkekleri daha çekici buldukları ortaya çıktı.

Ortak özellikleri

Prof. Haber’e göre, çekici bulunan erkeklerin ortak özellikleri var: Omuzlar geniş, karin gergin ve düz. Kas geliştirici özelliği bulunan testosteron omuzların gelişimini ve yağ eritici özelliğiyle de erkeklerin göbek bağlamasını engelliyor. Kadınlar da testosteron seviyesi yüksek erkekleri, doğacak çocuklarına baba olmak için biçilmiş kaftan olarak görüyorlar.

Yanlış takviye

Prof. Johann es Haber, testosteron tabletleriyle takviye yapmanın doğru olmadığını, çünkü seker hastalığı riskini artırdığını söylüyor. Avusturyalı bilim adamı, bazı erkeklerde ileriki yaslara kadar testosteron üretiminin devam ettiğini ve 80 yasında baba olan erkeklerin de bulunduğunu söylüyor. Prof Johann es Haber, erkeklere hormon tabletleriyle takviye yapmak yerine doktora gitmelerini tavsiye ediyor. Ancak çok az ürolog, hormonlar konusunda uzman, bu nedenle erkekleri jinekologlara, yani kadın doktorlarına gitmesi gerekiyor.

Gücü artırıyor

Azot monoksit denilen madde (kimyasal formülüyle NO), ereksi yon sırasında penis damarlarını genişleterek kanla dolmasını sağlıyor. Testosteron ise azot monoksitin damarlar üzerindeki etkisini artırıyor. Etkin bir ereksi yon için azot monoksit ile testosteronun işbirliği yapması şart. NO sadece ereksi yonda rol oynamıyor, orgazm sırasında salgılanan azot monoksit, kalp damarlarının daha iyi kanla beslenmesini sağlıyor. Bu nedenle düzenli ve tatminkar seks, kalp krizi geçirme riskini de azaltıyor.

Erkekde andropoz

Testosteron dışında erkeğin yaşantısını belirleyen başka hormonlar da var. Mesela ”Dihydroepiandrosteron” ya da kısaca DHEA. Böbreküstü bezinin bir ürünü olan bu hormonun üretimi 45 yasla birlikte gerilemeye başlıyor. Prof. Haber, ”Hormon seviyesindeki açık kendini beyinde de belli ediyor” diyor. Çünkü bu hormon, sinir hücreleri arasındaki iletişim sağlanmasında da önemli rol oynuyor. DHEA açığı yasayan kişi daha depresif bir tutum içine giriyor, sosyal ilişkiler kurmaktan korkuyor, tıpkı bir kaplumbağa gibi kabuğuna çekilmek istiyor. DHEA, yağları eriten bir hormon olduğundan, hormon seviyesi gerilediğinde spor yapan erkeklerde bile yağlanma başlıyor. Ve erkekler enfeksiyonlara daha açık hale geliyor, grip mevsiminde en az iki ya da üç kez hastalığa yakalanıyorlar.

Mucize hormon

Kadınların bir numaralı cinsel hormonu ise östrojen. Bu hormon sadece kadının üreme yeteneğini belirlemiyor, ayni zamanda kadını hastalıklardan da koruyor. Mesela östrojen, damarların genişleterek, damar tıkanıklığını engelliyor. Prof. Haber, ”Bu da kadınların en az 40 yıl boyunca vücutlarının erkek organizmasına göre kanla daha iyi beslendiği anlamına geliyor” diyor. Bu durumda kadınlar ortama erkeklerden 10 yıl daha fazla yasıyor. Peki erkeklere de östrojen takviyesi yapılamaz mı? Östrojen kadın cinsel organlarının gelişimini düzenliyor. Herhalde çok az erkek birkaç yıl daha fazla yasamak için meme ve kadınsı bir vücuda ”evet” der.

Temmuz 31, 2008 Posted by | Erkek Sağlığı | , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın