Tüm Haberler

Haberler bizde…

Avustralya’ya göç kapıda

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Avustralya’dan işgücü talebiyle ilgili resmi bir başvuru olmadığını belirterek, talep olması halinde bununla ilgili bir anlaşma yapılmasının mümkün olduğunu söyledi.

TBMM’de gazetecilerin, “Avustralya’ya istihdam amacıyla işgücü gönderilmesi”ne ilişkin sorularını yanıtlayan Başesgioğlu, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in, bu ülkeye ziyareti sonrasında göçmen işçi alımıyla ilgili bazı haberlerin çıktığını ifade etti.

Avustralya ve Kanada gibi ülkelerin, nitelikli göçmen kabul programı uyguladığını, özellikle iyi derecede İngilizce bilen ve “nitelikli meslekler” olarak belirtilen mesleklere sahip olanları ülkelerine davet ettiklerini kaydeden Başesgioğlu, “Ancak şu ana kadar Avustralya ile Türkiye arasında böyle bir ilişki kurulmamıştır” diye konuştu.

“Bize böyle bir teklif gelirse, ülkemizde bu şartlar altında yurtdışına gitmek isteyenler olursa, kendilerine yardımcı olacağız” diyen Başesgioğlu, “Ayrıca, Tarım Bakanımızın orada edinmiş olduğu bilgi ve tecrübeleri paylaşıp, konunun detayını kendisinden öğreneceğim. Avustralya Hükümeti’nin Türkiye’den bir talebi olursa, bir anlaşma yapmamız mümkün olabilir. Ama şu ana kadar bu konuda resmi bir başvuru yapılmamıştır. Tabii, esas amacımız yetişmiş insan gücümüzün Türkiye’de istihdam edilmesidir. Böyle talep edilen nitelikli işgücünün, her iş gücü piyasasında iş bulması mümkündür” dedi.

Ağustos 16, 2008 Posted by | İşçi | , , , , , , , , | Yorum bırakın

İşsizin yeni ekmek kapısı!

Türkiye, son 2 yılda yurtdışına 100 bin 553 işçi gönderdi. Yeniden inşa edilen Afganistan
ve Irak, bu dönemde Türkiye’deki işsizler için ”ekmek kapısı” haline geldi.

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, 2004 yılında 40 bin 198, geçen yıl ise 60 bin 355 kişi çalışmak üzere kurum kanalıyla yurtdışına gönderildi. Bunların 280’ini kadın işçiler oluşturdu. Geçmişte başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine giden Türk işgücü, son dönemde Türk müteahhitlerinin büyük projelere imza attığı Rusya ve Türk Cumhuriyetleri ile savaş sonrası yeniden yapılandırılan Afganistan ve Irak’a yöneldi.

2004 yılında 13 bin 271 Türk işçisinin gönderildiği Rusya, 2005’de de 19 bin 540 yeni Türk işçisine kapılarını açtı. 1994’de Türkiye’den bin 146 işçi alan Suudi Arabistan, geçen yıl bu sayıyı 6 bin 452’ye yükseltti.

2004’de 3 bin 511 Türk işçi gönderilen Afganistan’a ise geçen yıl 6 bin 48 kişi gitti. Irak’a gönderilen Türk işçilerinin sayısı da 2004 yılında 4 bin 900, 2005 yılında da 8 bin 237 olarak belirlendi. Kazakistan da yine daha çok Türk müteahhitlerinin gerçekleştirdiği projeler ile 2004 yılında 4 bin 403, 2005 yılında ise 5 bin 775 işçi aldı.

MALDİVLER’DE BİLE TÜRK İŞÇİSİ VAR

Halen Türk işçilerinin en yoğun olarak bulunduğu Almanya ise 2004’de 2 bin 197 işçi alırken, 2005’de bu sayıyı bin 74’e düşürdü. Söz konusu dönemde yine İŞKUR aracılığı ile Güney Afriya’ya 1, Avustralya’ya 5, Nepal’a 85, Maldivler’e 49, Yeni Zelanda’ya 1,
Moğalistan’a da 9 işçi gönderildi.
Edinilen bilgiye göre, vasıflı Türk işçilerine yurtdışında, konaklama ve yeme-içme giderleri şirketlerce karşılanmak kaydıyla 400, vasıfsız işçilere ise 300 doların altında ücret ödenemiyor.
Yurtdışında projelerini gerçekleştiren firmalar, yurtdışına çalışmak üzere götürdüğü vasıflı işçilere 600, yönetici konumdaki mühendislere de 2 bin dolar düzeyinde aylık ücret ödüyor.
İş Kurumu verilerine göre, son 2 yılda yurtdışına gönderilen Türk işçilerinin çalıştıkları ülkelere göre dağılımları şöyle:

Ülkeler         2004      2005
————– ——— ———-
ABD 74 90
Almanya 2.197 1.074
Avusturya 22 23
Avustralya 3 2
Danimarka 1 1
Finlandiya 0 7
Fransa 530 593
Hollanda 1 0
İngiltere 2 2
İsveç 29 10
Kanada 1 2
KKTC 1 49
Kuveyt 230 151
Libya 668 986
S.Arabistan 1.146 6.452
Rusya 13.271 19.540
Norveç 0 1
Romanya 230 113
Polonya 18 7
Pakistan 3 10
Azerbaycan 745 629
Bulgaristan 88 44
Kırgızistan 260 129
Türkmenistan 2.031 964
Özbekistan 455 349
Kazakistan 4.403 5.775
Gürcistan 276 104
Yemen 23 9
İsrail 130 417
Mısır 0 118
Y.Zelanda 0 1
Arnavutluk 70 11
Ürdün 752 2.241
B.Arap Emirlikleri 628 1.843
Sudan 18 107
Umman 4 0
Ukrayna 761 1.017
Lübnan 11 0
Makedonya 108 104
Güney Afrika 1 0
İran 24 23
İrlanda 1 0
Afganistan 3.511 6.048
Cezayir 699 724
Hırvatistan 373 0
Irak 4.900 8.237
Katar 454 1.604
Fas 279 330
Tacikistan 305 78
Tataristan 231 156
Oman 195 37
Maldivler 0 49
Nepal 0 85
Moğolistan 0 9
Diğer ülkeler 35 0
———————————–
Toplam 40.198 60.355

Ağustos 15, 2008 Posted by | İşçi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Ankara’ya dev eğlence parkı

Hollywood’un büyük film şirketlerinden ve dünyanın sayılı eğlence parkı sahiplerinden olan Paramount Pictures, yeni yatırım için Ankara’yı tercih etti. Şirket, Ankara’da, dev bir eğlence parkı kurmak için Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) yatırım teklifi getirdi.

Paramount Pictures’ın yaklaşık bir yıl önce getirdiği, Disneyland benzeri ”tema parkı” kurma önerisi konusundaki görüşmeler son aşamaya geldi. TOKİ’nin 20 bin konutluk proje geliştirdiği Eskişehir Yolundaki Aşağı Yurtçu-Ballıkuyumcu mevkiinde 3 milyon metrekarelik alanda kurulması öngörülen tema parkının yatırım tutarının yaklaşık 1 milyar dolar olduğu belirtiliyor.

TOKİ Başkan Vekili Erdoğan Bayraktar, A.A muhabirine bilgi verirken, şirketin Türkiye’de kurmak istediği tema parkı konusunda Ankara’yı kendisinin tercih ettiğini, Ortadoğu ve Batı Avrupa’ya dönük büyük bir merkez yapmak istediğini bildirdiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu işin tamamlanması konusunda TOKİ’ye ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne özel talimat verdiğini anlatan Bayraktar, inşaatın 2007 yılında başlamasının öngörüldüğünü belirtti. Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre, Aşağı Yurtçu-Ballıkuyumcu’da TOKİ’nin yaklaşık 20 milyon metrekarelik arazisinin 3 milyon metrekarelik bölümünde kurulacak tema parkında Türkiye’ye özgü tasarımların da yer alması konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile görüşmeler yapılıyor.

İNŞAATIN 2-3 YILDA TAMAMLANMASI PLANLANIYOR

Öte yandan arazinin hangi şartlarda şirkete verileceği konusu henüz tam netlik sağlanmadı. TOKİ’nin sadece araziyi mi satacağı, 49-50 yıllığına kiraya mı vereceği yoksa kurulacak merkezde pay sahibi olup olmayacağı konusunda pazarlıklar sürüyor. Yetkililer, Paramount Pictures’ın, ABD’den bazı şirketler ile konsorsiyum halinde hareket edebileceğini, bu konsorsiyuma Türkiye’den de bazı şirketlerin dahil olabileceğini kaydetti.

İnşaatına gelecek yıl başlanması öngörülen tema parkının inşaatının 2-3 yıl içinde tamamlanması planlanıyor. İnşaat aşamasından başlamak üzere on binlerce kişiye istihdam sağlayacak tema parkında, hizmete açılmasından sonra ilk aşamada ise 30 bin kişinin çalışacağı belirtiliyor. Şirketin, Ortadoğu’nun en büyük eğlence merkezi olarak planladığı parka, yılda 3 milyon ziyaretçinin geleceğini hesapladığı kaydediliyor. Eğlence sektöründeki son teknolojinin kullanılacak olması ve fiyatların Avrupa’ya göre daha makul kalması nedeniyle, özellikle Doğu Avrupa, Rusya, Türk Cumhuriyetleri, yakın Asya, Ortadoğu’dan çok sayıda turistin buraya gelmesi bekleniyor.

TEMA PARKLARINDA NELER VAR

Verilen bilgiye göre, Paramount Pictures, ABD dışında, Japonya ve Kanada da tema parkları kurmuş. Büyük film stüdyoları kuran şirket, bu stüdyolardan yola çıkarak eğlence merkezleri oluşturmaya başlamış. Tema parklarında, insanların ”gerçeklik” duygusunu yaşaması için, bütün materyaller gerçeğine en yakın şekilde kullanılıyor. Söz gelimi, bir okyanus ortamı yaratılıyor ve ziyaretçiler, burada bindikleri gemilerde dev dalgalarla boğuşuyor. Ya da buzdan bir dünya yaratılarak ziyaretçilerin kuzey kutbunda nasıl yaşandığını deneyimlemesi sağlanıyor.

İsteyen bir uzay gemisine binerek Ay’a yolculuk yapabiliyor ya da denizaltında okyanus dünyasını keşfedebiliyor, yarış arabası kullanabiliyor, çölde yolculuk ediyor. İsteyenler mağaralarda veya balta girmemiş ormanlarda define arıyor, dev şatolarda şövalyelerle yemek yiyor. Ankara’da kurulacak tema parkında, Türk dünyasına özgü mekanlar yaratılması ve kahramanlara yer verilmesi de düşünülüyor. Tema parkı ile birlikte, ziyaretçilerin konaklaması için oteller, villalar yapılması da planlanıyor.

Ağustos 14, 2008 Posted by | İçanadolu | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Ürgüp’e ünlü gazeteden övgü

New York Times gazetesinin cumartesi günkü gezi ekinde, ”TripAdviser” sitesinin dünyanın en ilginç 10 oteli sıralamasında sekizinci sırada Ürgüp’ün ”Yunak Evleri”ne yer verildi.

”TripAdviser” (www.tripadviser.com) sitesinin dünyanın en ilginç 10 oteli sıralamasının yayınlandığı New York Times gazetesinin gezi ekinde, Kapadokya’da bulunan Yunak Evlerinden de bahsedilerek ”Eğer artık butik otellerde kalmaktan sıkıldıysanız, bu ilginç otellere gitmenizi öneriyoruz” denildi. Listenin ilk sırasında Kanada Quebec’deki Ice Hotel (Buz Ev) yer alırken, sekizinci sıradaki Yunak Evleri’nden ve Ürgüp’ten övgüyle söz edildi.
Gezi ekinde, ”Eğer kapalı yerde kalma korkunuz yoksa Yunak Evleri’ne mutlaka gitmelisiniz” denilerek, Yunak Evleri’nin altı tane mağara evden oluştuğu ve evlerin labirent gibi dar geçitlerle birbirine bağlandığı belirtildi. TripAdviser’ın web sitesinde sekizinci sırada bulunan Yunak Evleri’nde tatil yapanların, otelden çok memnun kaldıkları ve ”gerçek dışı bir deneyim yaşadıklarını” söyledikleri belirtiliyor.

Ağustos 11, 2008 Posted by | Gezi | , , | Yorum bırakın

Ayılar için kutba yolculuk

Dünya kamuoyunun dikkatini, ayıların iklimin ısınması yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak olmasına çekmek isteyen iki çevreci arkadaş, mayıs başında Kanada’nın Discovery burnundan başladıkları yolculuğu kuzey kutbunda tamamladı.

Kutba yazın ilk kez gidiliyor. Minnesotalı Lonnie Dupre, uydu telefonuyla arkadaşlarına hedeflerine ulaştıklarını bildirdi. ”Burada bizi en çok şaşırtan, okyanusun hali oldu” diyen Dupre, ”Okyanusun ayaklarımızın altında çatırdadığını gördük. Yekpare sert buzla karşılaşacağımızı sanıyorduk, oysa buraya gelince gördük ki, buz tabakası paramparça olmuştu” dedi.

Eric Larsen adlı diğer çevreci de, ilk kutup ayısını kutup dairesine ulaşmadan önce gördüklerini anlattı. ”Kırmızı çadırın içindeydik” diyen Larsen, ”Dışardan ayının sesini duyduk. Hemen dışarı fırladık. Ayı meraklı gözlerle ağır ağır bize yaklaşıyordu” diye konuştu.

Larsen, ”Ayı sanki bize hoş geldiniz demek istiyordu” dedi. İki arkadaş, bilim adamlarına götürmek üzere buz ve kar numuneleri aldı, zira kuzey kutbu buzulunun yaz sıcaklığını şimdiye kadar kimse tam olarak ölçmedi. Yeryüzünün iklimi, sera etkisi yaratan karbon gazları yüzünden ısınıyor, bu da buzulların erimesine yol açıyor. Araştırmalar, buzulların erimesinin kutup ayılarını tehdit ettiğini gösteriyor. Kuzey kutbu, dünyanın diğer bölgelerinden iki kat hızla ısınıyor. Tahmini hesaplamalara göre, buzullar 2100 yılı civarında tamamen eriyecek.

İki çevreci arkadaşın girişimine Greenpeace örgütü destek veriyor. Duruma göre kano ve kayak kullanarak yaklaşık bin kilometre yol alan iki çevreci maceraperest, kutupta biraz dinlendikten sonra kanoyla mı, yoksa uçakla mı döneceklerine karar verecek. Kutup ayılarının sayısı 20-30 bin arasında tahmin ediliyor.

Ağustos 10, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Alternatif turizm adresleri

İklimi nedeniyle deniz ve güneş turizmi açısından tercih edilmeyen Doğu Karadeniz, bozulmamış doğal yapısı, rafting ve trekking parkurları, yaylaları, boğa güreşleri ve tarihi eserleriyle alternatif turizm arayışında olanlara birçok seçenek sunuyor. Tatilini tarihi ve kültürel mekanları gezerek geçirmek isteyenler için Trabzon’da ilk akla gelen mekan dünyaca ünlü Sümela Manastırı. Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırlarındaki Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerinde kurulan Sümela Manastırı, halk arasında ”Meryem Ana” olarak anılıyor.

Varlığını 13. yüzyıldan itibaren sürdüren manastır, yerli ve yabancı turistlerin ilk ziyaret ettiği mekanların başında yer alıyor. Atatürk’ün 1934 ve 1937 yıllarında Trabzon’u ziyaretinde konakladığı çam korusu içindeki Atatürk Köşkü ise Trabzon Belediyesince dekore edilerek müze haline getirilmiş. Müze her yıl binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Bununla birlikte kent merkezindeki Ayasofya ve Trabzon Müzeleri de gezilmesi gereken mekanlar arasında. Tatilini Doğu Karadeniz’in eşsiz doğasında dinlenip aynı zamanda doğa sporlarıyla geçirmek isteyenler için ise dünyaca ünlü Uzungöl eşsiz olanaklar sunuyor.

Trabzon’a 99, Çaykara ilçesine 19 kilometre uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 metre yükseklikte bulunan Uzungöl, yeşili, yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, trekking, kuş gözlemciliği, botanik amaçlı turların yanı sıra, Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi yaylalara geziler düzenleme fırsatı da sağlıyor. Trabzon’un hemen hemen bütün ilçelerine bağlı yaylalarda trekking, hiking ve cip safari için uygun alanlar bulunuyor. Çeşitli turizm şirketleri tatilini bu yönde geçirmek isteyenler için tur programları düzenlerken, TEMA Vakfı Temsilciliği ile kentteki dağcılık kulüpleri de her hafta sonu gezi programları organize ediyor.

RİZE’DE HELİSKİ

Rize ve yaylaları ise rafting, heliski, trekking, hiking ve dağcılıkla ilgilenenler ile kuş gözlemciliğine meraklı olanlar için eşsiz seçeneklere sahip. Debisi yüksek ve hızla akan bir dere olma özelliği taşıyan Fırtına Deresi, rafting için oldukça uygun. Ayrıca İkizdere ilçesindeki İyidere Deresi’nde de iki rafting parkuru bulunuyor. Rize’nin güney kesimindeki yaylalarda özellikle trekking, hiking, cip safari gibi etkinler düzenleniyor. Yeşilin binbir tonuyla dereler ve şelaleler arasında yapılan doğa yürüyüşleri, günlük yaşamın stresini atmak isteyenler için ideal. Dağcılıkla ilgilenenlerin tercihleri arasında yer alan Kaçkar Dağları, geçen yıldan itibaren heliski tutkunlarının da tercihi haline geldi. Dünyada Kanada, Alaska, Kafkaslar ve Himalayalar’dan sonra İsviçreli Türkiye Heliski Firmasınca Kaçkar Dağlarında heliski yapılmaya başlandı.

Avrupa’dan heliski tutkunlarının geldiği Kaçkar Dağları, muhteşem doğası, buzulları, gölleri, ormanlarından sonra heliski sporuyla da adından söz ettirmeye başladı. Çamlıhemşin ilçesinin Ayder Yaylası, 3 bin metreyi aşan doruklar ve 2 bin metreye kadar yükselen ormanlarıyla göz kamaştırıyor. Kaplıcalarıyla ünlü yaylada yerden 50 derece sıcaklıkta çıkan kaplıca suyunun, romatizmal hastalıklar, kadın hastalıkları ve sinir hastalıklarına olumlu etkide bulunduğu tespit edilmiştir. Ayder kaplıcaları, yılın 12 ayı yerli ve yabancı turistlere hizmet veriyor. İkizdere ilçesine bağlı Anzer Yaylası, muhteşem doğası ve dünyaca ünlü Anzer balının yanı sıra çok sayıda endemik türde çiçeğe ev sahipliği yapıyor. Ayder Yaylası ve çevresindeki birçok yaylayı içine alan 550 hektarlık Kaçkar Milli Parkında ise sadece Doğu Karadeniz’de bulunan ”dağ horozu” ve çengel boynuzlu dağ keçisinin yaşam alanı olma özelliği taşıyor.

ÇORUH NEHRİ’NDE RAFTİNG

Çoruh Nehri, Türkiye’nin debisi en yüksek nehri olma özelliğiyle, yöreye her yıl rafting yapmak üzere gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. Bayburt’tan başlayarak İspir ve Yusufeli güzergahıyla Artvin’den geçen 260 kilometre uzunluğundaki nehirde, 4 farklı etapta rafting yapılabiliyor. Artvin’in Şavşat ilçesine 25 kilometre uzaklıkta bulunan Karagöl, yol güzergahındaki Meşeli ve Veliköy köylerindeki ahşap işlemeli geleneksel Şavşat evleri ve eşsiz manzarasıyla büyük kentlerin yoğunluğundan bunalanlar için ideal mekanlardan biri. Artvin merkez ilçe sınırları içerisinde bulunan Hatila Milli Parkı’nda, çadırla, karavanla ve belirli kapasitelere sahip bungalov tipi doğal ortamla uyumlu tesislerde konaklanabilir.

Borçka ilçesine bağlı Camili (Macahel) yöresi UNESCO İnsan ve Biyosfer Programı koruma alanı içinde bulunuyor. Zengin endemik bitki türleri ve ormanları ile Kafkas arı ırkının gen merkezi olan doğa harikası bir yöre olan Camili, doğal yapısıyla bakir, korunması gereken peyzaj, eko sistemler, hayvan ve bitki türleri bakımından oldukça zengindir. Şavşat İlçesi, her yıl şubat ayında yapılan Karüstü Karakucak Güreşleri ile de yurtiçi ve yurtdışında ilgi odağı haline geliyor. Bununla birlikte Artvin boğa güreşleriyle de adından söz ettiriyor. Yaz aylarında hemen hemen her hafta sonu bir şenlik ve festivalin yapıldığı Artvin ve ilçelerinde, festival kapsamında yapılan boğa güreşleri, turistlerin ilgisini çekiyor.

GİRESUN ADASI

Martı ve karabataklar başta olmak üzere birçok deniz kuşunun doğal üreme alanı olan Giresun Adası, Doğu Karadeniz’de insan yaşayabilen tek ada olma özelliğini koruyor. Kıyıdan 5 mil mesafede bulunan ve yaklaşık 40 dönüm alana sahip adada, manastır, gözetleme kulesi, dev şarap fıçıları ve surlar gibi tarihi kalıntılar bulunuyor. Mitolojide Aretias Adası olarak geçen Giresun Adası, 2. derece doğal ve arkeolojik sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmış. Kenti ikiyi bölen ve yarımada üzerinde bulunan Giresun Kalesi, yürüyüş ve piknik yapmak için uygun. Kalenin en yüksek noktasında, Atatürk’ün Muhafız Alay Komutanı Topal Osman Ağa’nın anıt mezarı bulunuyor. Giresun’da 13 yıl önce turizm merkezi ilan edilen Kümbet, Kulakkaya ve Bektaş yaylaları, doğal güzellikleri ve yayla şenlikleriyle turistlerin ilgisini çeken mekanlar arasında yer alıyor. Giresun yaylaları da trekking ve hiking tutkunlarına birçok seçenek sunuyor.

GÜMÜŞHANE’NİN KARACA MAĞARASI VE BUZUL GÖLLERİ

Gümüşhane’nin 17 kilometre kuzeybatısında, Torul ilçesine bağlı Cebeli köyünde bulunan Karaca Mağarası’nın, toplam alanı 1500 metrekare, uzunluğu ise 105 metre. Mağarada, sarkıtlar, dikitler, sütunlar, bayrak şekilleri, org desenli duvarlar, mağara çiçekleri, mağara incileri, traverten havuzları ve traverten basamakları bulunuyor. Gümüşhane’nin doğusunda ve şehir merkezine yaklaşık 10 kilometre mesafede bulunan Akçakale Mağarası, yaklaşık 18 bin 500 metrekarelik iç alana sahiptir. Mağarada sarkıt, dikit, mağara incisi, mağara çiçeği, flama, duvar travertenler gibi eşsiz güzellikte damlataşları bazı kesimlerde önemli yoğunluklara ulaşmaktadır. Bu nedenle önemli turizm potansiyeline sahiptir. Mağaranın turizme kazandırılma çalışmaları hızla sürdürülmektedir. Torul İlçesi Gülaçar Köyü sınırları içindeki Artabel Gölleri, gerek jeolojik ve jeomorfolojik gerekse flora ve fauna yönünden oldukça zengin değerlere sahip. Saha içinde yer alan 18 buzul krater gölü yer alıyor.

DEDE KORKUT DİYARI BAYBURT

Şehrin kuzeyine kayalar üzerine inşa edilmiş Bayburt Kalesi, yapılırken dış yüzeylerinde kullanılan çiniler nedeniyle ”Çinimaçin” kalesi olarak da anılıyor. Bayburt’un Aydıntepe ilçesinde 1999-2000 yılları arasında yapılan arkeolojik kazılar sonucu bulunan Roma ve Bizans dönemlerinden kalma 2 bin yıllık tarihe sahip Yeraltı Şehri de, kentin son yıllarda ön plana çıkan turizm merkezleri arasında yer alıyor. Dede Korkut’un mezarı, Bayburt’un Masat köyünde bulunmaktadır. Kentte her yıl geleneksel olarak Uluslararası Dede Korkut Kültür-Sanat Şöleni yapılmakta, şölen kapsamında Dede Korkut’un anılmasının yanı sıra çeşitli etkinlikler de gerçekleştirilmektedir.

Ağustos 8, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Antalya’ya giderken eğlenin

Antalya”ya giderken, güzergah üzerinde verilecek molalarla ve yapılacak kısa gezilerle, yolculuğu hem keyifli hem de güvenli bir hale getirmek mümkün.

Yazın sıcak yüzünü daha fazla gösterdiği bugünlerde, kendilerini bir an önce mavi sulara atmak isteyen tatilciler yolları doldururken, seyahatlerin önemli bölümü Antalya sahillerine yapılıyor.


İstanbul”un Avrupa yakasındaki Yenikapı iskelesinden araç da taşıyan hızlı feribot, Eskihisar iskelesinden ise arabalı vapurla geçilecek Yalova da ‘Tatil içinde tatil’ yapılacak yerlerden birisi.

‘KARACA ARBORETUMU’NDA DOĞAYLA KUCAKLAŞMA
Marmara Denizi kıyısındaki yazlık sitelerle adeta bir sayfiye kenti olan Yalova”da, tatilciler TEMA Vakfının kurucusu Hayrettin Karaca tarafından 1980 yılında oluşturulan, ‘Karaca Arboretumu’nu gezerek, 13.5 hektarlık alandaki bu ‘Yeşil cennet’te doğayla kucaklaşabiliyorlar.

Yalova-Termal kara yolunda binlerce canlı türünün barındığı arboretumdaki gezi yaklaşık 45 dakikada tamamlanırken, bu sürede, 15 yılda bir çiçek açan, ‘Sabır ağacı’, Kanada bayrağında, yaprağına yer verilen, ‘Şeker akçaağacı’ gibi daha önce hiç karşılaşılmayan birçok bitki ve ağaç görülebiliyor.

‘Karaca Arboretumu’na yapılan ziyaretin ardından kent merkezinde bulunan tatilciler, ‘Yürüyen Köşk’ olarak adlandırılan tarihi binayı gezerek, Büyük Önder Atatürk”ün çevreye verdiği önemi yerinde görme imkanına kavuşuyor.

‘YÜRÜYEN KÖŞK’
Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü bahçesinde ve deniz kenarında bulunan köşk, Atatürk”ün 21 Ağustos 1929″da Yalova”ya gelişinde verdiği talimatla, iki katlı, dörtgen planlı, ahşap karkas olarak yapıldı. Atatürk”ün çevreciliğinin en güzel örneklerinden biri olan köşkün hikayesi şöyle:
‘Büyük Önder, bir gün köşke geldiğinde bahçıvanı ağacın dallarını kesmeye çalışırken görür. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Bahçıvan da “Ağacın dalları Köşkün duvarına kadar uzamış” der. Atatürk, bunun üzerine “Ağacın dalını kesmeyin köşkü kaydırın” emrini verir. Daha sonra 10 Ağustos 1930″da İstanbul”dan getirilen tren rayları kullanılarak bina 4.8 metre kaydırılır ve ağacın dalları kesilmekten kurtarılır.’

Yalova”da geçirecekleri zamana doğa harikası Termal ilçesini de sığdırmaları önerilen tatilcileri, yaklaşık bir saatte ulaşacakları Bursa”da ise dünyaca ünlü ‘İskender kebabı’ ve adı kentle özdeşleşen kestane şekeri bekliyor.

‘İSKENDER KEBAP’ TATİLCİLERİ BEKLİYOR
Kent merkezine doğru gelindiğinde, yol kenarında kısa süreli mola verilebilecek alışveriş merkezi ve restoranların bulunduğu Bursa”da, tatilciler en iyi İskender kebabını tadabilirler.

Bu arada, Bursa denilince akla ilk gelen kestane şekeri de alınarak yolculuklar daha keyifli ve tatlı hale getirilebilir.

Tatilciler isterlerse, Ulucami, Yeşil Türbe, Muradiye Külliyesi, Osmangazi ve Orhangazi”nin türbelerinin bulunduğu Tophane gibi tarihi ve turistik mekanlara kısa süreli geziler düzenleyebilir.

‘İskender kebap’ yiyerek ziyafet çeken, kestane şekeriyle de damaklarını büyük bir lezzetle buluşturan tatilcileri, Bursa”dan ayrıldıktan sonra Antalya yolculuklarında bu kez köftesiyle ünlü İnegöl ilçesi karşılar.

Bu ilçede yolun her iki tarafında bulunan köftecilerde mola verip ve İnegöl köftesinin tadına bakma fırsatı bulan tatilcileri, Bozüyük”ü geçtikten sonra girdikleri Kütahya kara yolunda doğal güzellikler eşliğinde bir yolculuk bekliyor.

KÜTAHYA”DA ÇİNİ VE PORSELEN MOLASI
Yol kenarında kurulan stantlarda sergilenen rengarenk çini ve porselenler, Kütahya”ya yaklaşıldığının habercisi oluyor. Ünlü çini ustası Sıtkı Olçar”ın sahibi olduğu mağaza başta olmak üzere ‘Fabrikadan halka’ çini ve porselen satan yerlerde bir çay molası verilerek hem yorgunluk atılmış hem de her bütçe ve beğeniye uygun ürünlerden satın alınma imkanı sağlanmış olur.

Kütahya”ya gelindiğinde Antalya”ya sapmadan gidilecek kent merkezine doğru, Kütahya ve Güral porselen firmalarının mağazaları ile irili ufaklı çok sayıda iş yerinin bulunduğu, ‘Çiniciler Çarşısı’ tatilcileri karşılarken, zamanın adeta durduğu Kazancılar Çarşısı ve Germiyan Sokağı”na düzenlenecek geziyle de tarihte bir yolculuk yapmak mümkün.

Bu arada, Bursa ve İnegöl”ü geçerek karnını Kütahya”da doyurmayı tercih eden tatilciler, kentteki restoranlarda yöreye özgü yemekler tirit, güveç ve mantının tadına bakabilirler.

Yolculuğun devamında, Afyonkarahisar-Kütahya kara yolunun 15. kilometresinde başlayan termal tesisler, sürücüler için dinlenme imkanı sağlıyor.

Bu arada, sürücülerin Afyonkarahisar-Antalya kara yolundaki duble yol çalışmaları nedeniyle daha dikkatli olmaları gerekiyor. Yol çalışmalarının bulunduğu bölgeyi geçen tatilciler, Sandıklı ilçesi ve Hüdai Kaplıcaları”nda dinlenme fırsatı bulabiliyor. Kızılören ilçesindeki belediye botanik çay bahçesi de tatilcilerin dinlenmek için tercih ettiği yerler arasında.

Dinar-Isparta yol kavşağını geçen tatilciler, Eldere mesire alanında, göl kenarında yaban kuşlarını izleyerek dinlenme fırsatı da bulabiliyor.

Ağustos 7, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Dünyanın en pahalı şehri Oslo

‘The Economist Intelligence Unit’ (EIU) tarafından, dolar bazında mal ve hizmet fiyatları üzerinden hesaplanan araştırmada, Japonya’nın başkenti Tokyo 14 yıldır dünyanın en pahalı şehri olarak zirvede bulunuyordu. EIU, 130 şehir arasında yaptığı araştırmada, 2005’te dünyanın en pahalı kentinin Avrupa çapında hayat pahalılığının en yaygın görüldüğü Norveç’in başkenti Oslo olduğunu bildirdi.


Araştırmada Oslo’yu Tokyo takip ederken, ilk 5’e giren diğer pahalı kentlerin İzlanda’nın başkenti Reykjavik, Japonya’nın Osaka kenti ile Fransa’nın başkenti Paris olduğu açıklandı.

Bu kentleri ise Danimarka’nın başkenti Kopenhag, İngiltere’nin başkenti Londra, İsviçre’nin Zürih ve Cenevre kentleri ile Finlandiya’nın başkenti Helsinki izledi.

Güney Kore’nin başkenti Seul’ün 13. ve Çin’e bağlı Hong Kong’un 14. sırada olduğu araştırmada İstanbul, dünyanın en pahalı kentleri arasında 48. sırada yer aldı.

ABD’den 17 kentin bulunduğu listede New York 27., Chicago ve Los Angeles 35., San Francisco 40. olurken, Kanada’dan Montreal ve Vancouver kentleri 43. sırayı paylaştı.

EIU’nun araştırmasında, listenin en altında yer alan ucuz 5 kentinde İran’ın başkenti Tahran, Filipinler’in başkenti Manila, Pakistan’ınKaraçi kenti, Hindistan’ın Mumbai kenti ile Paraguay’ın Asuncion kentiolduğu kaydedildi.

Ağustos 6, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Ağrısız teşhis ve tedavi

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Kalaycıoğlu, yaptığı açıklamada, quantum fiziğinden yararlanarak üretilen quantum tekniğinin, vücutta gözle görülemeyen her türlü değişikliği tespit ve tedavi amaçlı kullanılan modern bir tıp metodu olduğunu söyledi.

İnsan vücudunun yapı taşları olan hücrelerin dokuları, dokuların organları, organların sistemleri, sistemlerin ise vücudu meydana getirdiğini ifade eden Kalaycıoğlu, ‘Dolayısıyla bozulmayı tespit amaçlı değerlendirebileceğimiz en küçük birim hücredir. Bugünkü tıp ve fizik bilgilerimize quantum fiziği kökenli tıp tekniği girmesi ile artık bizler hücre düzeyinde değerlendirmeler yapabiliyoruz. Bu da bize vücuttaki bozulmalar henüz hastalık haline gelmeden, yani bulgular ortaya çıkmadan yakalama ve bunu tedavi etme fırsatını vermektedir’ dedi.

Vücutta hasarlar başlamadan, erken teşhis ve tedavi olunması durumunda hem sağlıklı hücrelere yardım edileceği, hem de canavar hücrelerin oluşmasına engel olunabileceğini kaydeden Kalaycıoğlu, ‘Bu konuda quantum tıbbının en büyük faydası, yarım saat gibi kısa bir sürede sadece derideki elektriksel aktiviteyi ölçerek vücudunuzun her organının durumunu gözler önüne sererek size tedavi protokolünü sunmasıdır’ diye konuştu.

‘DERİMİZ VÜCUDUMUZUN AYNASIDIR’

Kalaycıoğlu, insan vücudundaki her organın çalışmasını ve enerjisini yansıttığı cilt üzerinde bir yansıma alanı olduğunu belirterek, şunları söyledi:

‘Yani derimiz bizim iç organlarımızın bir aynasıdır. quantum metodunda ortalama 20-30 dakikada tüm vücut incelenebiliyor. Kullanılan metotla vücuda zarar vermek söz konusu değil, çünkü sadece vücudun kendi iç organlarının deriye yansıttığı elektrik ölçülmektedir. Film çekmek, kan almak gibi girişimler söz konusu değildir. Tedavi amaçlı olarak da hücreye gönderilen uyarılar oldukça masum uyarılar olup hücreye yapacağı tepki anlamında yol göstermektir.’

Yapılan ölçüm sırasında ve sonrasında teyit edilmesi gereken özel konu ve tanılar için hekim önerisiyle klasik tıbbın ve teknolojinin imkanlarından faydalanılabileceğine işaret eden Kalaycıoğlu, ‘Bu metotla yapılan çalışmalarda yüzde 80-95 oranında doğru bilgi veriliyor. Geri kalan kısım ise sadece uygunsuz şartlarda ölçüm yapılması veya özel nedenlerden kaynaklanmaktadır’ dedi.

Erken tanı konan, iyileşme yeteneğini kaybetmemiş, ileri yaşta olmayan, dejenerasyon gelişmemiş, kısacası gecikmiş olmamak kaydıyla 200’e yakın hastalıkta quantum tekniğinin tedavi amaçlı kullanılabildiğini ifade eden Kalaycıoğlu, şunları kaydetti:

‘Tüm vakalarda mevcut kullanılan ilaçlara devam edilmesi, ilaç kullanılmıyorsa hekim tarafından değerlendirilen ilaçların kullanılması öneriliyor. Çünkü yapılan çalışmalarda, kullanılan ilaçlarla birlikte quantum tıbbı tatbik edilen vakalarda iyileşmenin hızlandığı, daha az ilaç tüketildiği, kullanılan ilaçtan daha yüksek verim alındığı gözlenmiştir.’

Kalaycıoğlu, quantum tedavisinin, kan akımını artırmak, iltihap gelişmesini önlemek, bağışıklık sistemini uyarmak ve hedefe yönlendirmek, ağrıyı azaltmak, kolojen sentezini artırmak, bazal metabolizmayı artırmak, genç ve dinç kalmak gibi yöntemlerde kullanılabildiğini de söyledi.

Quantum rehabilitasyon terapide, kompleks ve ağır ameliyatlar, uzun süreli radyasyon veya kemoterapi uygulama sonrası hemen tatbik edildiğinde, normal iyileşme sürelerini 2-3 kat azaltabildiğinin görüldüğünü belirterek, ‘Quantum teknolojisi sporcuların, savaşa katılan askerlerin ve afet sonucu yaralananların psikolojik durumlarını geliştirir. Geriatri dalında yapılan ciddi araştırmalara göre, quantum tıp rehabilitasyon ve önleyici terapilerinin insan ömrünü 7-12 yaş uzattığı kanıtlanmıştır’ diye konuştu.

QUANTUM TIBBININ AVANTAJLARI

Kalaycıoğlu, quantum metodunun, beraber uygulandığında ilaç tedavisinin etkisini arttırdığını, bir süre sonra ilaç kullanımının miktarını azalttığı hatta tamamen kaldırdığını ifade ederek, ‘İyileşme süresinin zamanını 2-3 kat azaltır. Hastanede yatan hastaların tedavi süresini azaltır, ayakta tedavi edilen hastaların tedavi imkanlarını zenginleştirir. Hastalıktan korunma katsayısını arttırır’ dedi.

Quantum tekniğinin dünyada 30’dan fazla ülkede kullanıldığını belirten Kalaycıoğlu, ‘Rusya, İsviçre, Almanya, Danimarka, Fransa, ABD, Kanada, Norveç, İsveç, Kore, Polonya, Tunus gibi ülkelerde 9 bin 800’e yakın merkezde bu teknik kullanılmaktadır. Türkiye’de Trabzon’da resmi olarak hizmete başlamıştır. Bu bölge adına ve ülke adına büyük bir atılımdır’ diye konuştu.

Temmuz 31, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Sıradışı otellere ne dersiniz?

O halde yaşantınıza renk ve heyecan katacak çeşit çeşit otellerde tatil yapmaya ne dersiniz? Turizm Gazeteci ve Yazarları Derneği (TUYED) Başkanı Kerem Köfteoğlu’nun editörlüğünde hazırlanan http://www.turizmhaber.eu adlı site, dünya genelindeki otel türlerine ilişkin bir araştırma yayınladı.

Ürgüp’teki Yunak Evleri’nin, ”Dünyanın En İlginç 10 Oteli” listesine girmesi dolayısıyla başlatılan araştırmada, konaklama tesislerinin tatilcilere, ”ilginç” hatta ”çılgın” seçenekler sunduğu ortaya çıktı. Yapılan araştırma sonucunda oteller, ”olağan” ve ”sıradışı” olarak iki kategoriye ayrıldı. Konaklama sektöründe, ”1-5 yıldızlı oteller’, termal, golf, butik, kongre otelleri, motel, tatil köyleri ”olağan” oteller statüsünde kabul edilirken, az bilinen, ilginç otel türleri de ”sıradışı” oteller kategorisinde değerlendirildi. ”Sıradışı” oteller arasında mağara otel, ağaç otel, buz otel, akvaryum otel, kapsül otel, tren oteli, mobil otel, çocuk oteli, fantazi otel, uzay oteli gibi 50 türe yakın konaklama tesisi göze çarpıyor. Bazı türlerine Türkiye’de de rastlanan ”sıradışı” ve ”olağan” oteller şöyle sıralanıyor:

SIRADIŞI KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ:

Ada otel: Ağırlıklı olarak Uzakdoğulu Aman Grubu ve Karayip Adalarında suyun üstüne inşa edilen konaklama birimleri. Buz otel: Alaska, İsveç, Finlandiya, İsviçre ve Kanada’da buzdan inşa edilen oteller var. Bazıları yaz mevsimine dayanamıyor ve her yıl yeniden inşa ediliyor. Çıplaklar oteli: ABD, Fransa, Meksika, Jamaika, Bonaire ve Dominik Cumhuriyeti’nde, herkesin çırılçıplak gezebildiği işletmeler. Çadır Otel: Bu tür konaklama tesislerine ABD’den Arjantin’e, Yeni Zelanda’dan Şili’ye kadar birçok ülkede rastlanabiliyor. Çocuk Oteli: İngiltere’deki Sparkles Family ile Florida’daki Nickeledeon Family tamamıyla çocuk odaklı, onların hayal dünyasına göre tasarlanmış.

Çöl-Vaha Oteli: ABD’nin Arizona eyaletinde ve Dubai’de, tatilcilere çölde konaklamaları için yaratılmış suni vahalar. Denizdibi-Akvaryum Otel: İsveç ve Uzak Doğu’da örnekleri bulunuyor. İsveç’teki Utter Inn’in su üstündeki bölümünde yemeğinizi yiyor, suyun 3 metre altındaki bölümünde ise uyuyorsunuz. Amerikan Bruce Jones firması da Fiji Adası açıklarında dünyanın ilk denizaltı oteli Poseidon’u 2008’de hizmete açacak. Deniz Feneri Oteli: Türkiye’deki deniz fenerlerinin turizme açılması gündeme gelirken, ABD’deki bazı deniz fenerleri yıllardır otel olarak hizmet veriyor. Elişili Otel: Meksika’da bulunan bir otel, müşterilerine tümü elişi yapımı masa, perde, tabak, yatak, çatal-bıçak gibi eşyalarla bezenmiş konaklama imkanı sunuyor.
Eşcinseller Oteli: ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde eşcinseller için düzenlenmiş işletmeler. Fantazi Oteli: ABD’ninde bulunan Caesars Pocono Resorts ”Aşk Oteli” diye pazarlanıyor. Balayına çıkanlar için odasında kalp şeklinde havuzu, şampanya bardağı gibi tasarlanmış banyo, camdan jakuzi gibi romantik unsura yer veriyor. Belek’te geçtiğimiz günlerde hizmete açılan Adam&Eve Otel de ”Dünyanın en seksi oteli” sloganıyla tanıtılıyor.

Gemi Otel: Yüzer otel olarak da biliniyor. Deniz veya göl kıyısında konaklama yapılan gemi. Kale-Saray Oteli: Tarihi kale veya sarayın otele dönüşmüş hali. Fransa’da bu tür otellerden epey var. Kapsül Otel: Japonya’da bulunan bu otelin odaları dolap çekmeceleri gibi. Tabuttan biraz büyük olan kapsül otelin odaları, ucuz olduğu için tercih ediliyor. Kendini Yıldızlayanlar: Dubai’deki Burj El Arab kendisini 7 yıldızlı, İspanya’daki Puerta America ise 12 yıldızlı olarak tanımlıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın böyle bir kategorisi olmamasına rağmen, Antalya Beldibi’ndeki Sungate Port Royal ile Belek’teki Rixos Premium Otel de kamuoyunda, ”7 yıldızlı otel” olarak biliniyor. Kilise Otel: Fransa ve İngiltere’deki bazı kiliseler aslına uygun şekilde onarılarak, otel olarak işletiliyor. Kütüphane Otel: New York’ta bulunan Library Hotel, 10 katlı ve odaları değişik konularda kitap okumak isteyenlerin ihtiyaç duyacağı araç-gereçlerle donatılmış.

Mobil Otel: Brezilya Sao Paulo merkezli Exploranter Overland Hotel, TIR üstünde konaklamaya uygun hale getirilerek, 28 odası bulunan mobil (gezer) bir otele dönüştürüldü. Tek Oda Otel (One-off): Bu otellere örnek olarak ABD’de bulunan dev bir köpek şeklinde inşa edilen Dog Bark Park Inn gösterilebilir. Telefon ve televizyon bulunmayan köpek biçimindeki otelde fazla elaman yok bu yüzden kahvaltınızı kendiniz alıyorsunuz. Tren Otel: Alaska’da bulunan Aurora Express, ABD ve İskoçya’daki diğer örnekler gibi eskiden trenken şimdi dağ kıyısında kendine özgü konaklama imkanı sunan otel olmuş. Uzay Otel: Alman ve Amerikan mühendislerin üzerinde çalıştığı Unter der Sterner dönen uzay oteli 2030’da hizmete açılıyor. Ağaç Evler: Antalya’daki Kadir’in Evi’ne benzeyen ağaçüstüne konaklama sunan mekanlar. Mağara Otel: Türkiye’de Ürgüp’te, dünyada ise ABD, Yeni Zelanda, İspanya ve Avustralya’da örnekleri bulunuyor.

OLAĞAN KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ

1-5 Yıldızlı oteller: Dünya ve Türkiye’de en fazla bilinen, yıldızı 1’den başlayıp 5’e kadar yükselen otel çeşitleri. Apart Otel: Konaklayanların hizmetleri kendilerinin karşıladığı ayrı daireler biçimindeki oteller. Budget Otel: Bütçe otelleri olarak biliniyor. Lüks olmayan, düşük bütçeli konaklama sunuyor. Bungalov: Ağaçtan yapılmış tek katlı kır evleri. Butik Otel: Özel belgeli oteller olarak da biliniyor. Bunlar, küçük yapıya sahip olmalarına karşın, müşterilerine ev konforunda konaklama sunuyor.

Dağ Otel: Kış oteli olarak da biliniyor. Türkiye’de ağırlıklı olarak kayak merkezlerinin bulunduğu bölgelerde örnekleri var. Deluxe Otel: Standartları 5 yıldız üstünde olan son derece lüks konaklama mekanları. Devremülk: Bir otel veya binada belli zamanlarda tatil amaçlı konaklama imkanı sunan sistem. Sistem, çeşitli ülkelerden insanların oturdukları evleri, tatil amaçlı karşılıklı olarak değiş-tokuş etme şeklinde de gelişti.

Dizayn Otel: Yıldız sayısı yerine, tasarıma odaklı, kendine özgü işletmeler. Antalya’da Konyaaltı sahilindeki Hillside Su Otel bu türe örnek gösteriliyor. Eko Resort Otel: Türkiye’de, Antalya’nın Çamyuva beldesindeki Naturland’in denediği, ancak başarılı örneklerine daha çok Arjantin, ABD, Kanada, Avustralya, Brezilya ve Fransa’da rastlanan, doğayla bütünleşmiş yapılar. Golf Oteli: Golf meraklılarına göre tasarlanmış, golf mağazaları ile oyun sahaları bulunan otel. Havaalanı Oteli: Yoğun iş temposundan dolayı otel aramak istemeyenlerin havalimanına yakın olduğundan tercih ettiği, genellikle işadamlarının, pazarlamacıların ve uçuş ekiplerinin tercih ettiği konaklama çeşidi. Hapishane Otel: Bu kavramla ilk olarak İstanbul Sultanahmet’te hizmete giren Four Seasons ile tanıştık. Dünyada da birçok ülkede bazı eski hapishaneler otele dönüştürüldü.

HIP: Highly Individual Place (Fazla kişileştirilmiş yerler) dünyada tasarım ve tarz açısından farklı niteliklere sahip oteller anlamına geliyor. Hostel: Okulların tatil döneminde turizm hizmeti veren öğrenci yurtları. Bir odada tanımadığınız 8-10 kişiyle kalmanız ve banyonu çok sayıda kişiyle birlikte kullanmanız gerekebiliyor. Kongre Oteli: Bu otel çeşidiyle Türkiye’de ilk olarak İstanbul’daki Cevahir Otel ile tanıştık. Dünyada ise ağırlıklı olarak kongrecilere göre tasarlanmış onlarca örneği var. Motel: Yol üstünde, ağırlıklı olarak motorlu araç kullananlara yönelik hizmet veren işletme.

Müze Otel: Sultanahmet’teki Eresin Crown ile Beyazıt’taki Antik Otel, Türkiye’de bu alanın öncüleri sayılıyor. Oberj: Kırsal kesimde doğaya uyumlu, spor ve av ve kış turizmine yönelik geçici konaklama yapılan işletmeler. Bu tür otellerin odalarında ranza sistemi de bulunabiliyor. Uludağ ve Elmadağ’da örnekleri var. Pansiyon: Müşteriye yeme-içme ve konaklama imkanı sunan basit işletmeler. Residence: Ev kiralamak yerine uzun dönemli konaklamayı tercih edenlerin oteli. Resort: Deniz kıyılarına inşa edilen oteller. Şehir Oteli: Şehir merkezlerinde bulunup, konaklama, iş toplantısı, kongre ve basın toplantısı gibi etkinliklere göre tasarlanmış konaklama birimleri. Tatil köyü: Ortalama bin kişiye konaklama imkanı sunan, kendi içinde ”1’inci’ ve ”2’nci” sınıf diye ikiye ayrılan dev yapılar. Tematik Otel: Türkiye’de ilk örneğini Antalya Kundu’daki WOW Topkapı Palace ve Kremlin Palace oluşturdu. Daha sonra çeşitli ünlü saray ve gemiler biçiminde tasarlanmış birçok tematik tesis hizmete girdi. Termal Otel: Türkiye’de örneklerine sıklıkla rastlamaya başladığımız bu tür otellerin özelliği içinde termal su bulundurmaları.

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın