Tüm Haberler

Haberler bizde…

Everest koruma altında değil

Litvanya’da toplanan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü Dünya Mirası Kurulu, 18 yeni yeri resmi kayda alarak Dünya Mirası listesini 830 yere çıkardı. Ama dünyanın zirvesi Everest hala listede yok.

UNESCO uzmanları, Umman’ın bugün hala kullanılan eski çağdan kalma Aflaj sulama sisteminin korunmaya muhtaç nadide insan eserlerinden biri olduğunu teyit etti.

İspanya’da Bilbao-Vizcaya Köprüsü, Suriye’de Ortaçağ Haçlı Seferleri’nden kalma iki kale, İngiltere’de Cornwall ile Batı Devon maden alanlarının kır görünümleri Dünya Mirası korunma cetveline alındı.

Şili’de Sewell madencilik kenti, Çin’de Yi Shu arkeolojik alanı, Almanya’da Regensburg-Eski Şehir koruma altına alınması gereken Dünya Mirası’na kaydoldu.

İran’da Büyük Darius alçak kabartması, İtalya’da Cenova kentinin eski yapıları, Polonya’da Wroclaw 100’üncü Yıl Salonu listeye alındı. Hafta içinde Çin’de Siçuan Panda Sığınağı da cetvele dahil edilmişti.

Everest hala listede değil

Doğa koruma uzmanları ise dünyanın en yüksek noktası olan Himalaya Dağları’ndaki Everest’in UNESCO Dünya Mirası listesine alınmamasını büyük tepkiyle karşılıyor.

Tibetli şerpa Tenzing Norgay’la birlikte 1953’te Everets’e tırmanan ilk kişi olan Yeni Zelandalı Sir Edmund Percival Hillary de Everest’in listeye alınmamasından çok üzgün.

Bu hususta hassas olanlar, dünyanın başta karbondioksit olmak üzere sanayi atıklarından giderek ısınması yüzünden yeryüzü buz
kütlelerinin giderek yok olduğunu her gün hatırlatıyor.

Ağustos 10, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Almanlar’ın Türkiye sevgisi

Alman internet sitesi Holiday Check’in, müşterileri arasında yaptığı ankette 31 Türk oteli, ”2005’in En İyi 99 Oteli” arasında yer aldı.

Antalya’nın Kemer İlçesi’nde düzenlenen 2. Avrupa Türkiye Turizm Zirvesi’nde, Alman internet sitesi Holiday Check tarafından 2005 yılında yurtdışında tatil yapan müşterileri arasında yaptığı ankette, en çok oyu alan Türk otellerinden 31’inin, ”2005 Yılı En İyi Otelleri” arasına girdiği bildirildi.

Zirvenin gala yemeğinde konuşan Holiday Check internet sitesinin kurucularından Alman Dr. Axel Jockwer, 2005 yılında Alman turistlerin 15 farklı ülkeye tatile gittiğini, ancak İspanya, Türkiye, Yunanistan ve Mısır’ın bu ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldığını bildirdi.

Jockwer, yaklaşık 250 bin oyun değerlendirildiği ankette Alman turistler tarafından 31 Türk otelinin en çok oyu alarak, En İyi 99 Otel arasına girdiğini kaydetti.

Ankette otellerin durum, servis, yemek ve odalar kategorilerinde ayrı ayrı değerlendirildiğine de dikkati çeken Jockwer, ankette Türkiye’nin ardından İspanya’nın da 24 otelle dereceye girdiğini söyledi. Jockwer, bugüne dek yapılan anketlerde 25 otelle dereceye giren İspanya’nın rekorunu, 31 otelle Türkiye’nin kırdığını da kaydetti.

Holiday Check’in yaptığı anketin Türk turizmi için önemli olduğunubelirten Justiniano Otelleri Genel Koordinatörü Tunç Müstecaplıoğlu ise, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 31 Türk otelinin bu ankette yer almasının sevindirici olduğunu bildirdi.

Müstecaplıoğlu, ”Almanya’nın 82 milyonluk nüfusunun 62 milyonu her yıl seyahat ediyor. Bu 62 milyonun içinde 23 milyonu da uçakla yurtdışına gidiyor. Alman turistlerin 9 milyonu İspanya’ya, 4,2 milyonu Türkiye’ye ve 2.5 milyonu da Yunanistan’a geliyor. Bu verilere göre otellerimizin başarılı olduğu ortaya çıkıyor. Bizim diğer ülkelerden en büyük farkımız, kalite-fiyat dengesini iyi tutturmuş
olmamızdır. Holiday Check’in bu değerlendirmesi Türkiye için de prestij anlamına geliyor” diye konuştu.

Ankette sıralamaya giren oteller şöyle:

1-Alaiye Hotel (Alanya)
2-Hotel Alara Park (Çolaklı)
3-Barbaross Pasha’s Beach Club (Manavgat)
4-Blue Waters Resort (Side-Sorgun)
5-Club Asteria (Belek)
6-Club Grand Aqua (Çolaklı)
7-Club Gypsophila (İzmir-Karaburun)
8-Club Hotel Titan Garden (Konaklı)
9-Club Voyage Sorgun Select (Side)
10-Cornelia Delux Resort (Belek)
11-Delphine Delux Resort (Karaburun)
12-Gardenia Beach (Karaburun)
13-Hotel Hane (Side)
14-Iberostar Club Alantur (Alanya)
15-Iberotel Sarıgerme Park (Karaburun)
16-Justiniano Beach (İncekum)
17-Kaya Belek (Belek)
18-Kemer Resort (Kemer)
19-Mega Saray (Belek)
20-Hotel Monachus (Çolaklı)
21-Novum Garden Side (Çolaklı)
22-Hotel Saloma Side Beach (Side)
23-Hotel Papillon Muna (Side)
24-Hotel Paradise Side Beach (Side)
25-Hotel Pasha’s Princess (Kemer)
26-Hotel Royal Atlantis (Side)
27-Hotel Royal Wings (Lara)
28-Hotel Saray Regency (Side)
29-Hotel Side Beach (Side)
30-Hotel Venüs (Side)
31-Amara Beach Resort (Çolaklı)

Ağustos 7, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Yeni bir sosyal güvence

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nın 9 maddesi daha kabul edildi.

Komisyon, tasarı üzerindeki görüşmelere bugün de devam etti. Kabul edilen maddelere göre, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu, ilgili raporlarla meslekte kazanma gücünün en az yüzde 10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalılar, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacak. Bu gelir, sigortalının mesleğinde kazanma gücünün kaybı oranına göre hesaplanacak.
Kısa vadeli sigorta kolları kapsamına girenlerden askere giden sigortalının askerlikte geçen hizmet süresi, hükümlülükle sonuçlanmayan tutuklulukta geçen süre, iş kazası, meslek hastalığı sonucu geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalının iş göremediği süre, sigortalının greve katılması veya işverenin lokavt yapması halinde geçen süre, sigorta kapsamının dışında kalacak.

-MALUL SAYILMA
Çalışma gücünün en az yüzde 60’ını iş kazası veya meslek hastalığı sonucu kaybettiği tespit edilen sigortalı, malullük sigortası bakımından malul sayılacak. Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün yüzde 60’ını kaybettiği tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya arızası sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacak.
Sigortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının en az 10 yıldan beri sigortalı bulunup 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminin bildirilmiş olması gerekecek.
Malullük aylığı, prim ödeme gün sayısı 9 bin günden az olan sigortalılar için 9 bin gün üzerinden, 9 bin gün ve daha fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden hesaplanacak. Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılacak.

9 BİN İŞGÜNÜ PRİM VE YAŞ SINIRI
Kanun yürürlüğe girdikten sonra sigortalı sayılacak olanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9 bin günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilecekler.
Emeklilik yaşı 2036’dan itibaren kademeli olarak artırılacak. Emeklilik yaşı 2048’de kadın ve erkek için eşitlenerek 65 olacak.
Buna göre, emeklilik yaşı, 1 Ocak 2036 ila 31 Aralık 2037 tarihleri arasında kadın için 59, erkek için 61; 1 Ocak 2038 ila 31 Aralık 2039 tarihleri arasında kadın için 60, erkek için 62; 1 Ocak 2040 ila 31 Aralık 2041 tarihleri arasında kadın için 61, erkek için 63; 1 Ocak 2042 ila 31 Aralık 2043 tarihleri arasında kadın için 62, erkek için 64; 1 Ocak 2044 ila 31 Aralık 2045 tarihleri arasında kadın için 63, erkek için 65; 1 Ocak 2046 ila 31 Aralık 2047 tarihleri arasında kadın için 64, erkek için 65; 1 Ocak 2048 tarihinden itibaren kadın ve erkek için 65 olacak.
Sigortalılar, yaş hadlerine 3 yıl eklenmek ve adlarına en az 5400 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla yaşlılık aylığı alabilecekler.
Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunan ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az 15 yıldan beri sigortalı bulunma en az 3960 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla aylık bağlanacak.
Çalışma gücündeki kayıp oranının yüzde 50 ila 59 arasında olduğu tespit edilen sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olma ve 4320 gün, kayıp oranı yüzde 40 ila 49 arasında olduğu belirlenen sigortalılar en az 18 yıldan beri sigortalı olma ve 4680 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla yaş koşulu aranmaksızın emeklilik aylığına hak kazanacak.
Yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalı maden işçilerinin emeklilik yaşı ise 55 olacak.
Tasarı ”erken yaşlanma”yı da öngörüyor. Buna göre, 50 yaşını dolduran ve ”erken yaşlanma” nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanması gereken yaşa ulaştığı tespit edilen kişiler, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanacak.
CHP’li milletvekillerinin verdiği önergenin kabul edilmesiyle; sigortalıların, işsizlik sigortası ödeneği aldıkları süre içerisinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi, prime esas asgari kazanç üzerinden hesaplanarak işsizlik sigortası fonundan karşılanacak.
Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için 2015 yılı sonuna kadar yüzde 2,5, 2016 yılı başından itibaren ise yüzde 2 olarak uygulanacak. Bu hesaplamada, 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınacak. Ancak, aylık bağlama oranı yüzde 90’ı geçemeyecek.

CHP’NİN ELEŞTİRİSİ
CHP’li milletvekilleri, tasarının, emeklilik yaşı ve yaşlılık aylığının hesaplanmasıyla ilgili maddelerini eleştirdi.
CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, düzenlemenin hukuk tekniği ve Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek, 2048 yılına kadar uzanan bir düzenleme yapıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, ”AB uyum sürecindeyiz. Yarın emeklilikte yaşla ilgili düzenleme de gündeme gelecek. 65 yaşında emekliliğe daha erken girmemiz istenirse, ne yapılacak?” dedi.
9 bin prim ödeme şartının yüksek olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ”Eğri oturup doğru konuşalım; hangi işçi 9 bin gün, yani 25 tam yıl prim ödeyebilir? 9 bin gün, hiçbir Avrupa ülkesinde yok” görüşünü ifade etti.
CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu’nun ”Kazanılmış haklar korunacak” dediğini belirterek, yeni düzenlemeye göre aylık bağlama oranında düşüş olacağını söyledi.
Yaptığı hesaplara göre, öğretmen ve polislerin emekli maaşının yeni sisteme göre düşeceğine, buna karşılık kadro karşılığı uzmanın maaşında yaklaşık 100 YTL’lik artış olacağına işaret eden Hamzaçebi, ”Kazanılmış haklar korunmuyor. Bu yönüyle tasarı adaletsizdir. Bu eşitlik ilkesine ve Anayasa’ya da aykırıdır” dedi.

”AYLIK BAĞLAMA ORANINDA DÜŞÜŞ OLACAK”
Eleştirilere yanıt veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Başesgioğlu, Türkiye’nin nüfus yapısı, ortalama ömür ve sosyal güvenlik sisteminin 2048 yılına kadar projeksiyon yapma imkanı verdiğini belirtti. AB mevzuatının üye ülkelere bile emeklilik konusunda tek bir standarda uyma zorunluluğu getirmediğini kaydeden Başesgioğlu, Türkiye’nin bu konuda uymak zorunda olduğu bir müktesebat bulunmadığını söyledi.
9 bin güne yönelik eleştirilere işaret eden Başesgioğlu, Belçika’da kadınlar için 43, erkekler için 45; Fransa’da 42, İspanya’da 35, İtalya ve Portekiz’de emeklilik için 40 yıl pirim ödeme zorunluluğu bulunduğunu ifade eden Başesgioğlu, OECD ve Avrupa ülkeleri arasında Türkiye kadar prim ödeme günü düşük başka bir ülke bulunmadığını anlattı.
Yeni düzenlemelerin, çalışanların endişeye kapılmasını gerektirecek bir düzenleme içermediğine dikkati çeken Başesgioğlu, emeklilik için yaş ve prim ödeme günü açısından kazanılmış hakların korunduğunu vurguladı. ”Aylık bağlama oranı, bunun dışında…” diyen Başesgioğlu, Emekli Sandığı’nda yüzde 3, SSK’da yüzde 2.6 olan aylık bağlama oranlarının 2015 yılına kadar yüzde 2,5, daha sonra ise yüzde 2 olarak uygulanacağını bildirdi.
Bu uygulamanın bazı mesleklerde emekli aylıklarında düşüş, bazılarında ise artış sağlayacağına işaret eden Başesgioğlu, bunu kimseden saklamadan kamuoyuyla paylaşmak gerektiğini vurguladı. Başesgioğlu, ”Yeni sistemde esas olan, sistemde kalış süresidir. Ancak, emekli aylıklarının satın alma gücünde düşüş getirmiyor. Bu konuda daha önce yapıldığı gibi, iktidarlar, bunu giderecek enstrümanları kullanabilir” dedi.
9 maddesi daha kabul edilen tasarının görüşmelerine, yarın devam edilecek. Daha önce 18 maddesi kabul edilen tasarı, 13 geçici olmak üzere 122 maddeden oluşuyor.

Ağustos 2, 2008 Posted by | emekli | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Emeklilik sil baştan

Genel Sağlık Sigortası geliyor. Yasanın 9 maddesi daha komisyonda kabul edildi. Kanun yürürlüğe girdikten sonra yeni sigortalı olanların emeklilik yaşları şu şekilde belirlendi:

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nın 9 maddesi daha kabul edildi. Komisyon, tasarı üzerindeki görüşmelere bugün de devam etti.

Kabul edilen maddelere göre, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu, ilgili raporlarla meslekte kazanma gücünün en az yüzde 10 oranında azaldığı tespit edilen sigortalılar, sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacak.

Bu gelir, sigortalının mesleğinde kazanma gücünün kaybı oranına göre hesaplanacak. Kısa vadeli sigorta kolları kapsamına girenlerden askere giden sigortalının askerlikte geçen hizmet süresi, hükümlülükle sonuçlanmayan tutuklulukta geçen süre, iş kazası, meslek hastalığı sonucu geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalının iş göremediği süre, sigortalının greve katılması veya işverenin lokavt yapması halinde geçen süre, sigorta kapsamının dışında kalacak.

MALUL SAYILMA

Çalışma gücünün en az yüzde 60’ını iş kazası veya meslek hastalığı sonucu kaybettiği tespit edilen sigortalı, malullük sigortası bakımından malul sayılacak. Ancak, sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce sigortalının çalışma gücünün yüzde 60’ını kaybettiği tespit edilirse, sigortalı bu hastalık veya arızası sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacak.

Sigortalıya malullük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının en az 10 yıldan beri sigortalı bulunup 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılar için en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları priminin bildirilmiş olması gerekecek.

Malullük aylığı, prim ödeme gün sayısı 9 bin günden az olan sigortalılar için 9 bin gün üzerinden, 9 bin gün ve daha fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısı üzerinden hesaplanacak. Sigortalı, başka birinin sürekli bakımına muhtaç ise tespit edilen aylık bağlama oranı 10 puan artırılacak.

9 BİN İŞGÜNÜ PRİM VE YAŞ SINIRI
Kanun yürürlüğe girdikten sonra sigortalı sayılacak olanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9 bin günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmaları şartıyla yaşlılık aylığından yararlanabilecekler. Emeklilik yaşı 2036’dan itibaren kademeli olarak artırılacak.

Emeklilik yaşı 2048’de kadın ve erkek için eşitlenerek 65 olacak.

Buna göre, emeklilik yaşı,

-1 Ocak 2036 ila 31 Aralık 2037 tarihleri arasında kadın için 59, erkek için 61;

1 Ocak 2038 ila 31 Aralık 2039 tarihleri arasında kadın için 60, erkek için 62;

1 Ocak 2040 ila 31 Aralık 2041 tarihleri arasında kadın için 61, erkek için 63;

1 Ocak 2042 ila 31 Aralık 2043 tarihleri arasında kadın için 62, erkek için 64

1 Ocak 2044 ila 31 Aralık 2045 tarihleri arasında kadın için 63, erkek için 65;

1 Ocak 2046 ila 31 Aralık 2047 tarihleri arasında kadın için 64, erkek için 65;

1 Ocak 2048 tarihinden itibaren kadın ve erkek için 65 olacak.

Sigortalılar, yaş hadlerine 3 yıl eklenmek ve adlarına en az 5400 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla yaşlılık aylığı alabilecekler. Sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce malul sayılmayı gerektirecek derecede hastalık veya arızası bulunan ve bu nedenle malullük aylığından yararlanamayan sigortalılara, en az 15 yıldan beri sigortalı bulunma en az 3960 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla aylık bağlanacak.

Çalışma gücündeki kayıp oranının yüzde 50 ila 59 arasında olduğu tespit edilen sigortalılar, en az 16 yıldan beri sigortalı olma ve 4320 gün, kayıp oranı yüzde 40 ila 49 arasında olduğu belirlenen sigortalılar en az 18 yıldan beri sigortalı olma ve 4680 gün, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak koşuluyla yaş koşulu aranmaksızın emeklilik aylığına hak kazanacak.

Yeraltı işlerinde sürekli veya münavebeli olarak en az 20 yıldan beri çalışan sigortalı maden işçilerinin emeklilik yaşı ise 55 olacak. Tasarı ”erken yaşlanma”yı da öngörüyor. Buna göre, 50 yaşını dolduran ve ”erken yaşlanma” nedeniyle yaşlılık aylığı bağlanması gereken yaşa ulaştığı tespit edilen kişiler, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanacak.

CHP’li milletvekillerinin verdiği önergenin kabul edilmesiyle; sigortalıların, işsizlik sigortası ödeneği aldıkları süre içerisinde malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi, prime esas asgari kazanç üzerinden hesaplanarak işsizlik sigortası fonundan karşılanacak.

Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için 2015 yılı sonuna kadar yüzde 2,5, 2016 yılı başından itibaren ise yüzde 2 olarak uygulanacak. Bu hesaplamada, 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınacak. Ancak, aylık bağlama oranı yüzde 90’ı geçemeyecek.

CHP’NİN ELEŞTİRİSİ
CHP’li milletvekilleri, tasarının, emeklilik yaşı ve yaşlılık aylığının hesaplanmasıyla ilgili maddelerini eleştirdi.

CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, düzenlemenin hukuk tekniği ve Anayasa’ya aykırı olduğunu belirterek, 2048 yılına kadar uzanan bir düzenleme yapıldığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, ”AB uyum sürecindeyiz. Yarın emeklilikte yaşla ilgili düzenleme de gündeme gelecek. 65 yaşında emekliliğe daha erken girmemiz istenirse, ne yapılacak?” dedi.

9 bin prim ödeme şartının yüksek olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ”Eğri oturup doğru konuşalım; hangi işçi 9 bin gün, yani 25 tam yıl prim ödeyebilir? 9 bin gün, hiçbir Avrupa ülkesinde yok” görüşünü ifade etti.

CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu’nun ”Kazanılmış haklar korunacak” dediğini belirterek, yeni düzenlemeye göre aylık bağlama oranında düşüş olacağını söyledi.

Yaptığı hesaplara göre, öğretmen ve polislerin emekli maaşının yeni sisteme göre düşeceğine, buna karşılık kadro karşılığı uzmanın maaşında yaklaşık 100 YTL’lik artış olacağına işaret eden Hamzaçebi, ”Kazanılmış haklar korunmuyor. Bu yönüyle tasarı adaletsizdir. Bu eşitlik ilkesine ve Anayasa’ya da aykırıdır” dedi.

”AYLIK BAĞLAMA ORANINDA DÜŞÜŞ OLACAK”
Eleştirilere yanıt veren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Başesgioğlu, Türkiye’nin nüfus yapısı, ortalama ömür ve sosyal güvenlik sisteminin 2048 yılına kadar projeksiyon yapma imkanı verdiğini belirtti. AB mevzuatının üye ülkelere bile emeklilik konusunda tek bir standarda uyma zorunluluğu getirmediğini kaydeden Başesgioğlu, Türkiye’nin bu konuda uymak zorunda olduğu bir müktesebat bulunmadığını söyledi.

9 bin güne yönelik eleştirilere işaret eden Başesgioğlu, Belçika’da kadınlar için 43, erkekler için 45; Fransa’da 42, İspanya’da 35, İtalya ve Portekiz’de emeklilik için 40 yıl pirim ödeme zorunluluğu bulunduğunu ifade eden Başesgioğlu, OECD ve Avrupa ülkeleri arasında Türkiye kadar prim ödeme günü düşük başka bir ülke bulunmadığını anlattı.

Yeni düzenlemelerin, çalışanların endişeye kapılmasını gerektirecek bir düzenleme içermediğine dikkati çeken Başesgioğlu, emeklilik için yaş ve prim ödeme günü açısından kazanılmış hakların korunduğunu vurguladı. ”Aylık bağlama oranı, bunun dışında…” diyen Başesgioğlu, Emekli Sandığı’nda yüzde 3, SSK’da yüzde 2.6 olan aylık bağlama oranlarının 2015 yılına kadar yüzde 2,5, daha sonra ise yüzde 2 olarak uygulanacağını bildirdi.

Bu uygulamanın bazı mesleklerde emekli aylıklarında düşüş, bazılarında ise artış sağlayacağına işaret eden Başesgioğlu, bunu kimseden saklamadan kamuoyuyla paylaşmak gerektiğini vurguladı.

Başesgioğlu, ”Yeni sistemde esas olan, sistemde kalış süresidir. Ancak, emekli aylıklarının satın alma gücünde düşüş getirmiyor. Bu konuda daha önce yapıldığı gibi, iktidarlar, bunu giderecek enstrümanları kullanabilir” dedi. 9 maddesi daha kabul edilen tasarının görüşmelerine, yarın devam edilecek. Daha önce 18 maddesi kabul edilen tasarı, 13 geçici olmak üzere 122 maddeden oluşuyor.

Ağustos 1, 2008 Posted by | emekli | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

İspanyollar dönere sahip çıktı

İspanyollar döner ve şiş kebabın anavatanının İspanya olduğunu ve buradan İran yoluyla Türkiye’ye ulaştığını idda etti.

İspanyollara göre döner ve şiş kebap eskiden kral yemeğiydi. Halka ulaşması Türkler sayesinde gerçekleşti. İspanya’da yapılan bir araştırmada 10. yüzyılda Sevilla, Granada ve Cordoba şehirlerini kapsayan ve Endülüs’te hüküm süren Arap sultanlarınının en çok tercih ettiği yemeğin döner ve şiş kebap olduğu öne sürüldü.

İdeal Gazetesi’nde yer alan araştırmada, Endülüs sultanlarının günümüzde pita olarak adlandırılan lavaş ekmeği arasına konulmuş parçalanmış etlerden oluşan yemekten büyük zevk aldığı ve bu yemeği çok özel günlerde yedikleri açıklandı. Araştırmada İspanyolca’sı halen Pinchito olan şişe geçirilmiş et yemeğine eski kralların büyük ilgi gösterdiği belirtilerek, bu her iki yemeğin de anavatanın İspanya olduğu iddia edildi.

ENDÜLÜS SULTANLARI’NDAN PERS KRALLARI’NA KADAR DÖNER YENİLİYORDU

İspanyada yaşayan Endülüs sultanlarına sunulan dönerin içinde bol miktarda çeşitli sebzelerin olduğuna dikkat çekilen araştırmada bugünkü dönerle karşılaştırıldığında sadece soğan ve domates kaldığı ve eski dönerle hiçbir alakası olmadığı ifade edildi.

Araştırmaya göre İspanya’dan İran’a ulaşan dönerin burada da Pers kralları tarafından büyük ilgi ile karşılandığı vurgulandı. Pers krallarının Endülüs sultanlarının aksine döneri daha çok tavuktan yaptığı kaydedilen araştırmada İranlı kralların döneri özellikle yeni yıla girerken yediği belirtildi. Dönerin Osmanlı topraklarına ulaştığı dönemin kesin olarak belirtilmediği araştırmada, ancak Türkiye’de büyük değişim yaşayan bu yemeğin kral sofralarından halka indiği ve günümüzdede Türkish kebap adını aldığı öne sürüldü.

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , | Yorum bırakın

Sıradışı otellere ne dersiniz?

O halde yaşantınıza renk ve heyecan katacak çeşit çeşit otellerde tatil yapmaya ne dersiniz? Turizm Gazeteci ve Yazarları Derneği (TUYED) Başkanı Kerem Köfteoğlu’nun editörlüğünde hazırlanan http://www.turizmhaber.eu adlı site, dünya genelindeki otel türlerine ilişkin bir araştırma yayınladı.

Ürgüp’teki Yunak Evleri’nin, ”Dünyanın En İlginç 10 Oteli” listesine girmesi dolayısıyla başlatılan araştırmada, konaklama tesislerinin tatilcilere, ”ilginç” hatta ”çılgın” seçenekler sunduğu ortaya çıktı. Yapılan araştırma sonucunda oteller, ”olağan” ve ”sıradışı” olarak iki kategoriye ayrıldı. Konaklama sektöründe, ”1-5 yıldızlı oteller’, termal, golf, butik, kongre otelleri, motel, tatil köyleri ”olağan” oteller statüsünde kabul edilirken, az bilinen, ilginç otel türleri de ”sıradışı” oteller kategorisinde değerlendirildi. ”Sıradışı” oteller arasında mağara otel, ağaç otel, buz otel, akvaryum otel, kapsül otel, tren oteli, mobil otel, çocuk oteli, fantazi otel, uzay oteli gibi 50 türe yakın konaklama tesisi göze çarpıyor. Bazı türlerine Türkiye’de de rastlanan ”sıradışı” ve ”olağan” oteller şöyle sıralanıyor:

SIRADIŞI KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ:

Ada otel: Ağırlıklı olarak Uzakdoğulu Aman Grubu ve Karayip Adalarında suyun üstüne inşa edilen konaklama birimleri. Buz otel: Alaska, İsveç, Finlandiya, İsviçre ve Kanada’da buzdan inşa edilen oteller var. Bazıları yaz mevsimine dayanamıyor ve her yıl yeniden inşa ediliyor. Çıplaklar oteli: ABD, Fransa, Meksika, Jamaika, Bonaire ve Dominik Cumhuriyeti’nde, herkesin çırılçıplak gezebildiği işletmeler. Çadır Otel: Bu tür konaklama tesislerine ABD’den Arjantin’e, Yeni Zelanda’dan Şili’ye kadar birçok ülkede rastlanabiliyor. Çocuk Oteli: İngiltere’deki Sparkles Family ile Florida’daki Nickeledeon Family tamamıyla çocuk odaklı, onların hayal dünyasına göre tasarlanmış.

Çöl-Vaha Oteli: ABD’nin Arizona eyaletinde ve Dubai’de, tatilcilere çölde konaklamaları için yaratılmış suni vahalar. Denizdibi-Akvaryum Otel: İsveç ve Uzak Doğu’da örnekleri bulunuyor. İsveç’teki Utter Inn’in su üstündeki bölümünde yemeğinizi yiyor, suyun 3 metre altındaki bölümünde ise uyuyorsunuz. Amerikan Bruce Jones firması da Fiji Adası açıklarında dünyanın ilk denizaltı oteli Poseidon’u 2008’de hizmete açacak. Deniz Feneri Oteli: Türkiye’deki deniz fenerlerinin turizme açılması gündeme gelirken, ABD’deki bazı deniz fenerleri yıllardır otel olarak hizmet veriyor. Elişili Otel: Meksika’da bulunan bir otel, müşterilerine tümü elişi yapımı masa, perde, tabak, yatak, çatal-bıçak gibi eşyalarla bezenmiş konaklama imkanı sunuyor.
Eşcinseller Oteli: ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde eşcinseller için düzenlenmiş işletmeler. Fantazi Oteli: ABD’ninde bulunan Caesars Pocono Resorts ”Aşk Oteli” diye pazarlanıyor. Balayına çıkanlar için odasında kalp şeklinde havuzu, şampanya bardağı gibi tasarlanmış banyo, camdan jakuzi gibi romantik unsura yer veriyor. Belek’te geçtiğimiz günlerde hizmete açılan Adam&Eve Otel de ”Dünyanın en seksi oteli” sloganıyla tanıtılıyor.

Gemi Otel: Yüzer otel olarak da biliniyor. Deniz veya göl kıyısında konaklama yapılan gemi. Kale-Saray Oteli: Tarihi kale veya sarayın otele dönüşmüş hali. Fransa’da bu tür otellerden epey var. Kapsül Otel: Japonya’da bulunan bu otelin odaları dolap çekmeceleri gibi. Tabuttan biraz büyük olan kapsül otelin odaları, ucuz olduğu için tercih ediliyor. Kendini Yıldızlayanlar: Dubai’deki Burj El Arab kendisini 7 yıldızlı, İspanya’daki Puerta America ise 12 yıldızlı olarak tanımlıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın böyle bir kategorisi olmamasına rağmen, Antalya Beldibi’ndeki Sungate Port Royal ile Belek’teki Rixos Premium Otel de kamuoyunda, ”7 yıldızlı otel” olarak biliniyor. Kilise Otel: Fransa ve İngiltere’deki bazı kiliseler aslına uygun şekilde onarılarak, otel olarak işletiliyor. Kütüphane Otel: New York’ta bulunan Library Hotel, 10 katlı ve odaları değişik konularda kitap okumak isteyenlerin ihtiyaç duyacağı araç-gereçlerle donatılmış.

Mobil Otel: Brezilya Sao Paulo merkezli Exploranter Overland Hotel, TIR üstünde konaklamaya uygun hale getirilerek, 28 odası bulunan mobil (gezer) bir otele dönüştürüldü. Tek Oda Otel (One-off): Bu otellere örnek olarak ABD’de bulunan dev bir köpek şeklinde inşa edilen Dog Bark Park Inn gösterilebilir. Telefon ve televizyon bulunmayan köpek biçimindeki otelde fazla elaman yok bu yüzden kahvaltınızı kendiniz alıyorsunuz. Tren Otel: Alaska’da bulunan Aurora Express, ABD ve İskoçya’daki diğer örnekler gibi eskiden trenken şimdi dağ kıyısında kendine özgü konaklama imkanı sunan otel olmuş. Uzay Otel: Alman ve Amerikan mühendislerin üzerinde çalıştığı Unter der Sterner dönen uzay oteli 2030’da hizmete açılıyor. Ağaç Evler: Antalya’daki Kadir’in Evi’ne benzeyen ağaçüstüne konaklama sunan mekanlar. Mağara Otel: Türkiye’de Ürgüp’te, dünyada ise ABD, Yeni Zelanda, İspanya ve Avustralya’da örnekleri bulunuyor.

OLAĞAN KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ

1-5 Yıldızlı oteller: Dünya ve Türkiye’de en fazla bilinen, yıldızı 1’den başlayıp 5’e kadar yükselen otel çeşitleri. Apart Otel: Konaklayanların hizmetleri kendilerinin karşıladığı ayrı daireler biçimindeki oteller. Budget Otel: Bütçe otelleri olarak biliniyor. Lüks olmayan, düşük bütçeli konaklama sunuyor. Bungalov: Ağaçtan yapılmış tek katlı kır evleri. Butik Otel: Özel belgeli oteller olarak da biliniyor. Bunlar, küçük yapıya sahip olmalarına karşın, müşterilerine ev konforunda konaklama sunuyor.

Dağ Otel: Kış oteli olarak da biliniyor. Türkiye’de ağırlıklı olarak kayak merkezlerinin bulunduğu bölgelerde örnekleri var. Deluxe Otel: Standartları 5 yıldız üstünde olan son derece lüks konaklama mekanları. Devremülk: Bir otel veya binada belli zamanlarda tatil amaçlı konaklama imkanı sunan sistem. Sistem, çeşitli ülkelerden insanların oturdukları evleri, tatil amaçlı karşılıklı olarak değiş-tokuş etme şeklinde de gelişti.

Dizayn Otel: Yıldız sayısı yerine, tasarıma odaklı, kendine özgü işletmeler. Antalya’da Konyaaltı sahilindeki Hillside Su Otel bu türe örnek gösteriliyor. Eko Resort Otel: Türkiye’de, Antalya’nın Çamyuva beldesindeki Naturland’in denediği, ancak başarılı örneklerine daha çok Arjantin, ABD, Kanada, Avustralya, Brezilya ve Fransa’da rastlanan, doğayla bütünleşmiş yapılar. Golf Oteli: Golf meraklılarına göre tasarlanmış, golf mağazaları ile oyun sahaları bulunan otel. Havaalanı Oteli: Yoğun iş temposundan dolayı otel aramak istemeyenlerin havalimanına yakın olduğundan tercih ettiği, genellikle işadamlarının, pazarlamacıların ve uçuş ekiplerinin tercih ettiği konaklama çeşidi. Hapishane Otel: Bu kavramla ilk olarak İstanbul Sultanahmet’te hizmete giren Four Seasons ile tanıştık. Dünyada da birçok ülkede bazı eski hapishaneler otele dönüştürüldü.

HIP: Highly Individual Place (Fazla kişileştirilmiş yerler) dünyada tasarım ve tarz açısından farklı niteliklere sahip oteller anlamına geliyor. Hostel: Okulların tatil döneminde turizm hizmeti veren öğrenci yurtları. Bir odada tanımadığınız 8-10 kişiyle kalmanız ve banyonu çok sayıda kişiyle birlikte kullanmanız gerekebiliyor. Kongre Oteli: Bu otel çeşidiyle Türkiye’de ilk olarak İstanbul’daki Cevahir Otel ile tanıştık. Dünyada ise ağırlıklı olarak kongrecilere göre tasarlanmış onlarca örneği var. Motel: Yol üstünde, ağırlıklı olarak motorlu araç kullananlara yönelik hizmet veren işletme.

Müze Otel: Sultanahmet’teki Eresin Crown ile Beyazıt’taki Antik Otel, Türkiye’de bu alanın öncüleri sayılıyor. Oberj: Kırsal kesimde doğaya uyumlu, spor ve av ve kış turizmine yönelik geçici konaklama yapılan işletmeler. Bu tür otellerin odalarında ranza sistemi de bulunabiliyor. Uludağ ve Elmadağ’da örnekleri var. Pansiyon: Müşteriye yeme-içme ve konaklama imkanı sunan basit işletmeler. Residence: Ev kiralamak yerine uzun dönemli konaklamayı tercih edenlerin oteli. Resort: Deniz kıyılarına inşa edilen oteller. Şehir Oteli: Şehir merkezlerinde bulunup, konaklama, iş toplantısı, kongre ve basın toplantısı gibi etkinliklere göre tasarlanmış konaklama birimleri. Tatil köyü: Ortalama bin kişiye konaklama imkanı sunan, kendi içinde ”1’inci’ ve ”2’nci” sınıf diye ikiye ayrılan dev yapılar. Tematik Otel: Türkiye’de ilk örneğini Antalya Kundu’daki WOW Topkapı Palace ve Kremlin Palace oluşturdu. Daha sonra çeşitli ünlü saray ve gemiler biçiminde tasarlanmış birçok tematik tesis hizmete girdi. Termal Otel: Türkiye’de örneklerine sıklıkla rastlamaya başladığımız bu tür otellerin özelliği içinde termal su bulundurmaları.

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Nobel ödülü Pamuk’un

Yıllardır konuşulan ödül gerçek oldu, Nobel Edebiyat Ödülü Türk yazar Orhan Pamuk’a verildi. 2006 ödülü için Orhan Pamuk bahislerde favori gösteriliyordu. İsveç Akademisi ödülü kazanan Orhan Pamuk için şunları söyledi: “Pamuk, doğduğu şehrin melankolik ruhunu ararken kültür birleşmeleri ve çatışmalarını anlatmak için yeni semboller keşfetti”.
İsveç Akademisi Başkanı Horace Engdahl, Pamuk’un ismini okuduğunda salonda kısa ama güçlü bir alkış yükseldi.

Pamuk birincilik ödülü olarak 1.4 milyon dolar para, altın madalya ve diploma ile Nobel Ödül sisteminin kurucusu Alfred Nobel’in Stockholm’deki anma törenine davetiye kazandı.

Ödülle ilgili bahislerde Pamuk 4’e karşı 1’le en tepede yer alıyordu. Pamuk’u 5’e 1’le Suriyeli ozan Adonis (Ali Ahmad Said Asbar) takip ediyordu. Ödüle aday gösterilen yazarlar arasında Philip Roth, Joyce Carol Oates, Thomas Pynchon, Don Delillo, John Updike ve Türkiye’de de tanınan Paul Austher yer alıyordu. Orhan Pamuk, geçen yıl da adaylar arasında bulunuyordu.

Orhan Pamuk kimdir?

1952 yılında İstanbul’da doğdu, Robert Kolej’i bitirdi. İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girdi ancak İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksekokulu’ndan mezun oldu.
Karanlık ve Işık adlı romanıyla 1979 Milliyet Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü Mehmet Eroğlu ile paylaştı. Daha sonra Cevdet Bey ve Oğulları (1982) adıyla yayımlanan bu roman ayrıca 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı’ nı da aldı. İkinci kitabı Sessiz Ev ( 1983 ) ile 1984 Madaralı Roman Ödülü’ nü kazandı.
Bunu Beyaz Kale (1985), Kara Kitap (1990), Yeni Hayat (1994), Benim Adım Kırmızı (1998) izledi. Ardından Kar romanı geldi.

1982’den bu yana ödülü alanlar

Nobel Edebiyat ödülünü 1982’den bu yana kazananların listesi şöyle:
2006: Orhan Pamuk (Türkiye).
2005: Harold Pinter (İngiltere).
2004: Elfriede Jelinek (Avusturya).
2003: John Maxwell Coetzee (Güney Afrika).
2002: İmre Kertesz (Macaristan).
2001: V.S. Naipaul (İngiltere).
2000: Gao Şingcian (Çin).
1999: Günter Grass (Almanya).
1998: Jose Saramago (Portekiz).
1997: Dario Fo (İtalya).
1996: Wislawa Szymborska (Polonya).
1995: Seamus Heaney (İrlanda).
1994: Kenzaburo Oe (Japonya).
1993: Toni Morrison (ABD).
1992: Derek Walcott (St. Lucia).
1991: Nadine Gordimer (Güney Afrika).
1990: Octavio Paz (Meksika).
1989: Camilo Jose Cela (İspanya).
1988: Necib Mahfuz (Mısır).
1987: Joseph Brodsky (ABD).
1986: Wole Soyinka (Nijerya).
1985: Claude Simon (Fransa).
1984: Jaroslav Seifert (Çekoslovakya).
1983: William Golding (İngiltere).
1982: Gabriel Garcia Marquez (Kolombiya).

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Enka’nın kış sanat etkinlikleri

Bu yıl 18. kez düzenlenen Enka Kültür ve Sanat Kış Etkinlikleri 4 Kasım – 26 Aralık 2006 tarihleri arasında ‘Enka Oditoryum’da gerçekleştiriliyor.

4 Kasım 2006, Cumartesi günü Efsanevi Rock Davulcusu The Carl Palmer Band’ın özel konseri ile başlayacak olan 18. Enka Kültür ve Sanat Kış Etkinlikleri kapsamında; konserler, son döneme damgasını vurmuş tiyatro oyunları ve Enka Sanat Galerisi’nde düzenlenecek sergiler yer alıyor.

İstinye Sadi Gülçelik Spor Sitesi Enka Oditoryumu’nda düzenlenen etkinliklerin başlama saati 20.00.İsteyen katılımcılar saat 19.00’da Taksim-AKM önünden kalkacak servis ile etkinlik merkezine ulaşabiliyor. Etkinlik bitiminde ise Enka Oditoryum’undan kalkacak servis konukların Taksim-AKM’ye ulaşımını sağlıyor. Servisten yararlanabilmek için etkinliklerden en az iki gün önce Enka ile bağlantıya geçerek rezervasyon yaptırılması yeterli.

Etkinlikler için biletler http://www.biletix.com adresinden, Biletix satış noktalarından ve Enka Vakfı’ndan temin edilebilecek.
Tüm Etkinlik ücretleri 20 YTL.’dir. Carl Palmer Özel Konseri 40 YTL’dir.


PROGRAM DETAYLARI

Müzik

4 KASIM 2006,CUMARTESİ Saat 20.00
THE CARL PALMER BAND-Özel Konser

20. yüzyılın ilk üç davulcusundan biri olarak kabul edilen Carl Palmer, Efsanevi Rock Davulcusu namı ile anılmaktadır. Dört dörtlük bir tekniğin sahibi ve dinamik bir şovmen olarak müzik tarihinin en akılda kalıcı gruplarından Atomic Rooster, The Crazy World Of Arthur Brown, Asia ve Emerson, Lake & Palmer ile dinleyicilerini yaklaşık 40 yıldır heyecanlandırmaya devam etmektedir

Progresif rock’ın bayraktarlarından biri olan Emerson Lake and Palmer üçlüsü, Tarkus, Pictures at an Exhibition, Triology gibi albümleriyle 1960’lı yıllardan beri müzikseverlerin gönüllerinde taht kurmuş,yerleri doldurulamaz bir grup olarak tarihte yerlerini almışlardır.Olağanüstü sahne performansı, davuldaki göz kamaştırıcı hızı ve ustalığı ile Rock and Roll tarihinin en büyük davulcularından biri olan Carl Palmer Türkiye’deki ikinci konserini 5 Kasım 2006,Pazar günü 12.Uluslararası Eskişehir Festivali kapsamında Eskişehir’de verecektir.

Carl Palmer’a gitarlarda Paul Bielatowize ve Dave Marks eşlik ediyor.
Gösteri Sponsoru ÇİMTAŞ
Konser, Enka Kültür ve Sanat &12.Uluslararası Eskişehir Festivali ortak projesidir.


14 KASIM 2006,SALI Saat 20.00
KEREM GÖRSEV / ORANGE JUICE PROCJECT

Kerem Görsev’in son albümü Orange Juice Procject Enka Oditoryumu’nda…

“Ben yaşamadan ve olayları içimde hissetmeden beste yapamam. Benim için beste yapmak ipek yapmak için tırtıl büyütmeye benzer. Tırtılı kendim büyütmeliyim, dut yaprağı ile beslemeliyim. O tırtıl koza yapmalı ve zamanı gelince kelebek olarak uçup gitmeli. Ben de onun ardında bıraktığı ipekten güzel ve yumuşak bir kumaş örebilmeliyim. Ancak o zaman bu kumaştan elbise dikebilirim. Ben terzi değilim, sipariş üzerine elbise dikemem.” (Kerem Görsev.)

“Orange Juice” yani Türkçesi ile “Portakal Suyu” Kerem Görsev’in kendi müzikal yolculuğunun son durağı. Bir soluk alma, yaşanan şeylerin yüreklerde süzülmesi ve ses olarak insanlara ulaşması. Uzun bir aradan sonra bu Kerem Görsev’in ilk trio albümü olan “Orange Juice”da Türkiye’nin önde gelen caz müzisyenlerinden basçı Volkan Hürsever ve davulcu Cengiz Baysal, Kerem Görsev’e eşlik ediyorlar. Herkesin her şeyi paylaştığı bu son derece demokratik yolculuk eşit ağırlıklı sololar olarak nefes almamacasına sürüyor ve sonunda müzik olarak caz severlerle buluşuyor. (Tuncel Gülsoy)
Kerem Görsev’e kontrbasta Ozan Musluoğlu davulda ise Cengiz Baysal eşlik ediyor.

18 KASIM 2006,CUMARTESİ Saat 20.00
JEAN PIERRE GALLIS & APOPSIS SEVEN, SİBEL KÖSE

Yunan asıllı davulcu JP Gallis müzik serüvenini, tabulara karşı çıkarak, farklı müzikal yaklaşımı ile Paris’ten Helsinki’ye, Ortadoğu’dan, New York’a ve hatta Afrikalı büyücü davulculara kadar uzanan, bir çok ünlü müzisyenle paylaşmıştır. Davul çalmadaki ustalığı ve enstürmanı hakkındaki derin bilgisi, talepkar ve hırslı olması, işine duyduğu saygı ve sevgiden kaynaklanmaktadır.

JP Gallis’in ‘Apopsis Seven’ ile verdiği konserler denge ve kontrolün güzel birer örneğini sunuyor. Ülkemizin önde gelen vokalistlerinden Sibel Köse’nin sıra dışı çalışması performanstaki uyumu görkemli bir boyuta taşıyor. Popüler yada klasik, farklı müzik formatlarında ki caz dinleyicisine, maskelerin ardına saklanmadan kapılarını açıyor. Sanatçının son albümü olan The Song Seeker bir davulcu albümü olmaktan çok, bir müzikseverin albümü. Hislerini avuçlarının içine alan, geri dönüştüren, melodi ve danstan ilham alan ustaların, neredeyse gizemli gücünü ortaya çıkarıyor.

Üç yıldan beri Avrupa’da konserler veren grubun uyumlu ve sıcak sound’u güç ve dinamizm ile destekleniyor. Her parçada dinleyici ciddi ve yaratıcı caz müziğinin içinde buluyor kendini.

Apopsis Seven : Sibel Köse (Vokal), Alexandre Tassel (Trompet, Flugelhorn), Guillaume Naturel (Saksofon), Christian Brun (Gitar), Franck Avitabile (Piyano), Michel Zenino (Akustik, Elektrik Bas), Jean Pierre Gallis (Davul)



28 KASIM 2006, SALI Saat 20.00
AKBANK ODA ORKESTRASI / 2006-2007 ‘YILDIZLAR GEÇİDİ’

Şef Cem Mansur yönetiminde Akbank Oda Orkestrası 28 Kasım Salı günü Enka Oditoryumu’nda, solist kemancı Elizabeth Wallfisch eşliğinde Küçük Gezgin ve İngiliz Dostları temalı bir konser sunacaklardır.

Dünyanın pek çok orkestrasında başarılı sunumları ile ülkemizin adını duyuran, Akbank Oda Orkestrası daimi şefi ve İngiltere’nin en eski ikinci korosu İpswich Choral Society’nin fahri başkanı olan Cem Mansur’un yönetimindeki orkestranın programında, Mozart T. Linley Jr, T Shaw’ın eserlerine yer verilmekte. Keman konçertolarını seslendirecek olan solist Elizabeth Wallfisch, hem keman çalıp hem de aynı anda orkestra yönetmesiyle ünlenmiş bir kemancı. Doğduğu ülke Avustralya’da birlikte çalıştığı Avustralya ve Melbourne Oda Orkestraları, Queensland Philharmonic, The Academy of Melbourne ve Brandenburg Orchestra of Avustralya dışında Avrupanın ünlü orkestraları ile konserler vermiş ve yönetmiş.

Türkiye’de özel sektörün müziğe desteğinin ilk örneğini oluşturan Akbank Oda Orkestrası, 1992 yılında kurulmuştur. İlk yıllarda değişik şef ve solistlerle birçok salonda faaliyet gösteren orkestra, 1996 yılında ülkenin en iyi genç profesyonel müzisyenleriyle yeniden yapılanmış ve bugün program içeriği, dinamik kişiliği ve icra kalitesi açısından özel bir yere sahip olmuştur.

Gösteri Sponsoru Gebze ‘ Adapazari ‘ İzmir Elektrik Üretim Ltd. Şti.














17 ARALIK 2006,PAZAR Saat 11:15
AKBANK ODA ORKESTRASI / GENÇLİK KONSERİ

Enka Kültür ve Sanat etkinlikleri, 3 yıldır Bahar ve Kış programlarında düzenli Akbank Oda Orkestrası konserlerine yer vermekte. Gençleri klasik batı müziğiyle buluşturmak amacıyla düzenlenen Gençlik Konseri 17 Aralık Pazar günü saat 11 :15’te Enka Oditoryumunda gerçekleşecek.

Bu konserde Şef Cem Mansur A. Piazzola, E. Rautavaara, V. Azaraşvili, G. Holst ve W. A. Mozart’ın eserlerinden oluşturulan seçkiyle, gençlere sohbet eşliğinde klasik müzik şöleni sunuyor.

Orkestra, İstanbul’un her iki yakasında sunduğu düzenli konser dizilerine ek olarak Anadolu turneleri ve çoğunlukla üniversitelerde düzenlenen Gençlik Konserleri ile birlikte, yılda yaklaşık 25 konser vermektedir. Cem Mansur’un daimi şefliğe getirildiği 1998 yılından beri Akbank Oda Orkestrası program tutarlılığının ön planda olmasına özen göstermiştir. Akbank Oda Orkestrası, 2000-2001 sezonunda konser öncesi sohbetlerini başlatmıştır. Büyük ilgi gören bu sohbetlerde Cem Mansur, dinleyicilerle seslendirilen programla ilgili bilgileri, düşüncelerini ve bestecileriyle ilgili anekdotları paylaşmakta.



19 ARALIK 2006,SALI Saat 20.00
SPIVAKOV VAKFI / GENÇ MOSKOVA VİRTÜÖZLERİ

Genç Moskova Virtiözleri, günümüzün en ünlü kemancılarından Vladimir Spivakov’un kurduğu ve kendi adını taşıyan vakfın, genç yaşlarına karşın bugüne kadar sayısız konserler vermiş, festivallere katılmış ve önemli yarışmalarda ödüller kazanmış öğrencilerinden oluşuyor. İleride yıldız olacakları kesin, bu parlak gençler izleyiciye, klasik müzik tarihinin farklı dönemlerine uzanan programlarıyla akıcı ve zengin bir program sunuyorlar.

Kemanlarda Elizaveta Vlasova, Robert Brem, viyolada Olga Belyeva, viyolonselde Gleb Stepanov, flütte Aliya Vodovozova ve piyanoda Darya Marshinina oluşan Genç Moskova Virtiözleri, Camile Saint ‘ Saens, Pyotr Tchaikovsky, Johannes Brahms, F.lizst, N.Pagani ni, Fazıl Say gibi bestecilerin eserlerinden oluşan bir konser verecekler.


26 ARALIK 2006,SALI Saat 20.00
TÜRK ÇAĞDAŞ MÜZİĞİ
MUSTAFA TINÇ PROJESİ

Cumhuriyetin ilk yıllarında kuvvetlenmeye başlayan Türk Çağdaş Çok Sesli Müziği artarak süren bir potansiyel oluşturmaktadır. Son yıllarda Türkiye’deki genç besteci ve eser artışı, ve bu alandaki bestecilerin dünya platformunda giderek daha fazla söz sahibi olması, bu müziğin çok yakın bir zamanda Türk müzik dünyasında önemli bir yer sahibi olacağını göstermektedir. Konserde Türkiye’nin yetiştirdiği genç, çağdaş müzik bestecilerinin eserlerinini seslendirilecektir.

Hasan Uçarsu, Ahmet Altınel, Onur Türkmen, Mustafa Tınç, Turgut Pöğün’ün bestelerinden oluşan eserleri, piyanoda Didem Kazancıoğlu, viyolonselde Andres Lopez, flütte Elif Yurdakul, Obua’da Levent Çolak, Korno’da Tuna Erten, Arp’ta İpek Altınel, ve Klarnet’lerde ise Nusret İspir ve Ebru Sonakın seslendireceklerdir.


TİYATRO

7 KASIM 2006,SALI Saat 20.00
OYUN ATÖLYESİ / JEANNE D’ARC’IN ÖTEKİ ÖLÜMÜ

Bulgar yazar Stefan Tsanev’in tarihsel kişilik olan Jeanne d’Arc’ın yaşam öyküsünden hareket ederek yazdığı ‘Jeanne d’Arc’ın öteki ölümü’ adlı oyunu, tarihi olay ve kişileri yergisel bir bakışla yeniden değerlendiriyor. Jeanne d’Arc – tanrı ve cellat arasında geçen üç kişilik oyunda, bir yandan vatanseverlik, tutuculuk gibi kavramları kendi çıkarları doğrultusunda kullanan egemenler ve kurumlarının faaliyetlerinin anatomisi, diğer yanda da bunlara, ‘başkaldıran insanın’ iradesi sergileniyor.
Hüseyin Mevsim’in çevirdiği Kemal Aydoğan’ın yönettiği Yergi üslubunun doğurduğu komediyle bezeli bu oyunda Türk gösteri sanatlarının en iyi oyuncularından Haluk Bilginer’e Esra Kızıldoğan Uygur ve Emre Karayel eşlik ediyorlar.

21 KASIM 2006,SALI Saat 20.00
SEMAVER KUMPANYA / CHAMACO

Küba’nın en genç ve yetenekli yazarlarından biri olarak kabul edilen, Abel Gonzalez Melo tarafından kaleme alınan, yine Kübalı misafir yönetmen Doç. Dr. Orestes Perez Estanquero tarafından sahneye konulan bu Küba oyununun en önemli özelliği, Dünya prömiyerini Semaver Kumpanya’da yapmış olmasıdır. Ülkemizde ilk kez bir Küba oyununun sahnelenmesi, Küba’nın kültürel ve sanatsal yapısını tanıyabilmemiz için de çok önemli bir girişim oldu.

Oyun, Küba’nın başkenti Havana’da geçmektedir. Karel Darin’in işlediği cinayet üzerinden kurgulanan, cinayetin sonrasında gelişen olay örgüsünü, çarpıklıkları, insanların yalnızlıklarını, çelişkilerini, hüzünlerini ve varolan düzen içinde tutunamayışlarını aktaran oyun, insanoğlunun koşullar karşısında değişim sürecini lirik bir dil ile aktarmaktadır.

‘Chamaco’ İspanya Büyükelçiliği, Birinci Dramaturji Yarışması Ödülüne layık görülmüştür.

Oyunda rolleri, Ahmet Kaynak, Mete Horozoğlu, Gürhan Elmalıoğlu, Fatih Dönmez, Gökçe Sezer, Özlem Durmaz, Serkan Keskin, Bülent Çolak, Sarp Aydınoğlu, İrem Erkaya ve Aylin Çalap paylaşıyorlar

Not:18 yaşından küçüklerin izlemesi sakıncalıdır…


5 ARALIK 2006 SALI Saat 20.00
DOSTLAR TİYATROSU / AYMAZOĞLU İLE KUNDAKÇILAR

İsveç’li yazar Max Frisch’in çağdaş dünya tiyatrosunun baş yapıtlarından olan Biedermann ile Kundakçılar adlı oyunu, Genco Erkal’ın gerçekleştirdiği özgün yorumu ve Zehra İpşiroğlu’nun dramaturjisi ile sahneleniyor.

Türk tiyatrosunun mihenk taşlarından Genco Erkal’a, Meral Çetinkaya, Erdem Akakçe, Metin Çoşkun, Tilbe Salim ve Beyati Engin eşlik ediyorlar.
”Şiddet, deprem gibi insanın önüne kolay kolay geçemeyeceği doğal bir olgu mu, yoksa onu çağıran ve yaşatan insanın kendisi mi? Kim Aymazoğlu, içimizden biri mi, yoksa birileri mi, yoksa yoksa…. Biz kendimiz miyiz? Aymazoğlu her yerde, her zaman rastlayabileceğimiz herkestir. Demokrasinin bir türlü yeterince yeşeremediği bir toplumun Aymaz’ı nasıl biri, kucak açtığı Kundakçılar hangi güçlerin sözcüleri Dostlar Tiyatrosu çağdaş dünya tiyatrosunun başyapıtlarından birini, özgün bir yorumla gündeme getiriyor.” (Zehra İpşiroğlu)



12 ARALIK 2006,SALI Saat 20.00
TİYATRO İSTANBUL / DÖNME DOLAP

Eric Assous’un yazıp, Gencay Gürün’ün Türkçeye çevirerek yönettiği ve yine Türk Tiyatro’sunun iki ünlü oyuncusu Cihan Ünal ve Berna Laçin’in oynadıkları ‘Dönme Dolap’ adlı oyunda Pierre evli, çocuğu olan bir adam. Karısı ve çocuğu tatil için bir haftalığına şehir dışındalar ama Pierre çalışmak için Paris’te kalmaya mahkum, dolayısı ile bir haftalığına bekar.
Juliette, güzel, neşeli bir kişiliği olan, tek başına bir kadın. İkisi de bir akşam üstü aynı bara gelmiş, birbirleri ile konuşmaya başlamış, birbirlerine kısa zamanda ısınıp erkeğin daveti üzerine bir içki içmek üzere erkeğin evine gitmişler. Pierre ile Juliette arasında bir hayli yaş farkı olmasına rağmen , Pierre’in zarafeti ve fiziksel çekiciliği bu farkı kapamaktadır ve……….GECE ancak başlamaktadır. Eric Assous’un 2004 yılında yazdığı bu oyun ilk defa 12 Ekim 2004’te Paris’te Theatre Marigny’de, Alain Delon ve Astris Veillon tarafından oynanmaya başlamıştır.
SERGİ


ENKA SANAT GALERİSİ

Enka Okulları ve Enka Vakfı tarafından desteklenen Enka Sanat Galerisi, Aralık 2002’de açıldığından bu yana yerli ve yabancı sanatçıların çeşitli disiplinlerde ürettikleri yapıtları konuk ederek sanatseverlerle buluşmasını sağlıyor. Ayrıca anaokulundan başlayarak çeşitli seviyedeki öğrencileri önemli sanatçılar ve eserleriyle buluşturuyor.

Sergi saatleri
Hafta içi 10.30 -19.30
Cuma – Cumartesi 10.30 – 16.00



ENKA KÜLTÜR VE SANAT
18. YIL 2006 KIŞ PROGRAMI

04 Kasım – 26 Aralık 2006
‘ENKA ODİTORYUM’


04 Kasım 2006,Cumartesi Saat 20:00
ÖZEL KONSER
The Carl Palmer Band


07 Kasım 2006,Salı Saat 20:00
TİYATRO
Oyun Atölyesi / Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü
Yöneten: Kemal Aydoğan


14 Kasım 2006,Salı Saat 20:00
CAZ KONSERİ
Kerem Görsev & Orange Juice Procject


18 Kasım 2006,Cumartesi Saat 20:00
CAZ KONSERİ
Jean Pierre Gallis & Apopsis Seven
Sibel Köse


21 Kasım 2006,Salı Saat 20:00
TİYATRO
Semaver Kumpanya / Chamaco
Yöneten: Doç. Dr. Orestes Perez Estanquero


28 Kasım 2006,Salı Saat 20:00
KONSER
Akbank Oda Orkestrası / 2006-2007 ‘Yıldızlar Geçidi’
Şef: Cem Mansur
Solist: Elizabeth Wallfisch


05 Aralık 2006,Salı Saat 20:00

Temmuz 29, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

İspanya istilaya uğradı

Başta İspanya sahilleri olmak üzere Akdeniz’in büyük bölümünü saran deniz anaları, turizmi olumsuz etkiliyor. İspanya sahillerinin, 60 milyon deniz anasının akınına uğradığı belirtildi. Güneydeki Endülüs kıyılarında, sadece dün 500’e yakın kişiyi deniz analarının çarptığı bildirildi. İspanyol yetkililer, turizmi olumsuz etkileyen deniz analarıyla mücadelede, teknelerle 5 ton deniz anası topladıklarını açıkladı.

Endülüs bölgesinin turizm ve sosyal güvenlik sorumlusu Jose Carlos Lopez, deniz analarının ”bölgenin turizm imajına zarar verdiğini” söyledi. Bilimsel Araştırmalar Yüksek Konseyinde bilim adamı Josep Maria Gili ise Akdeniz’de deniz anası akınının en büyük sebebini ”iklim değişikliği” olarak açıkladı. Cildi yakan ve kırmızı lekeler bırakan deniz anası çarpmasında gerekli tedbir alınmaması halinde, kalıcı lekeler oluşabiliyor.

Temmuz 29, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , | Yorum bırakın

Amerika dünyayı zehirliyor

Sera etkisi yaratan gazların atmosfere salımında en hızlı artış Türkiye’de, atmosfere en çok zehirli gaz bırakan ülke ise ABD.

BM İklim Değişikliği Sekreterliği’nin internet sitesinde yer alan rapora göre, 1990-2004 yılları arasında sera etkisi yaratan gaz salımı oranlarıyla ilgili 40 ülkenin değerlendirildiği tabloda, Türkiye yüzde 72.6 artışla birinci sıraya yerleşti.

Türkiye’yi yüzde 49 ile İspanya, yüzde 41 ile Portekiz, yüzde 26.6 ile Kanada ve Yunanistan, yüzde 25.1 ile Avustralya izledi.

Gazların salımında en çok azalma olan ülkelerin başını ise yüzde 60.4 ile Litvanya çekiyor. Bu ülkeyi yüzde 58.5 ile Letonya, yüzde 55.3 ile Ukrayna, yüzde 51 ile Estonya, yüzde 49 ile Bulgaristan, yüzde 41 ile Belarus, yüzde 41 ile Romanya ve yüzde 32 ile Rusya takip ediyor.

Rapora göre, en hızlı artışın olduğu Türkiye’de 1990 yılında atmosfere bırakılan karbondioksit oranı 170.2 ton, 2004’te ise bu rakam 293.8 ton oldu.

Yüzde 13.8 artış oranıyla Türkiye’nin gerisinde kalan ABD ise 1990’da 6 bin 103 ton, 2004’te ise 7 bin 67 ton karbondioksidi atmosfere saldı. Bu rakam, Avrupa’da 1990’da 4 bin 252 tondu, 2004’te ise 4 bin 228 tona indi.

Sanayileşmiş ülkelerden Almanya 1990’da bin 226 ton karbondioksidi atmosfere bıraktı, 2004’te bu miktar yüzde 17.2’lik bir düşüşle bin 15 ton oldu.

40 ülkenin incelendiği raporda, genelde sera etkisi yaratan gazların atmosfere salımı 1990 yılında 18 bin 551 iken 2004’te 17 bin 931 ton oldu. Sanayileşmiş ülkelerin atmosfere zehirli gaz salımı ise toplamda yüzde 3 azaldı.

Bu düşüşün nedeni ise eski Doğu Avrupa ülkelerindeki eski sanayi ve tesislerin kapatılması.

Kyoto Protokolü uyarınca 35 ülke sera etkisi yaratan gazların salımını 2008-2012’ye kadar 1990’lardaki seviyenin yaklaşık yüzde 5 altına indirmeyi kabul etmişti. Kyoto Protokolü 6-17 kasım günlerinde Nairobi’de bakanlar düzeyinde yeniden değerlendirilecek.

Temmuz 29, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın