Tüm Haberler

Haberler bizde…

Ünlülerin tatil önerileri

Ünlülerin gezi önerilerinin toplandığı ”Nereye gitmeli?” adlı kitapta, tatile çıkacaklara farklı alternatifler sunuluyor. Gazeteci-yazar Melih Uslu’nun 7 yıl boyunca 25 bin 587 kilometre yol kat ederek yaptığı 150 röportaj arasından seçtiği, 60 ünlünün 360 seyahat önerisinin yer aldığı kitap, tatile çıkacaklara yol gösteriyor.

Sinema ve ses sanatçısı, müzisyen, tiyatro oyuncusu, arkeolog ve gezgine kadar birçok ünlünün gezi önerilerinin yer aldığı kitap, tatili nerede geçireceğine henüz karar veremeyenlere ışık tutuyor. Sanatçı Hülya Avşar, Türkiye’de tatil yapmaktan en çok keyif aldığı ve kendini en iyi hissettiği yerin Ayvalık olduğunu, denize girmekten hoşlandığı yerin ise Ayvalık’a bağlı Küçükköy beldesindeki dünyaca ünlü Sarımsaklı Plajı olduğunu belirtiyor.

Yazar Orhan Pamuk, faytonları, nal ve çıngırak sesleriyle ünlü Heybeliada’nın ruhunu dinlendirmek isteyenler için en ideal tatil yeri olduğunu, özellikle tatilini sonbahara bırakanların mutlaka burayı tercih etmesi gerektiğini ifade ediyor. Pamuk’un, bir başka tatil önerisini ise doğu illerinden Kars oluşturuyor.

Müzisyen Mercan Dede, ”doğanın sesi dışında başka hiçbir sesi duymak zorunda kalmayacağınız bir tatil adresi” dediği Kapadokya’yı öneriyor. Dede, Kapadokya’da hem fiziksel hem de ruhsa enerji depolanabileceğini belirtiyor. Gazeteci Ayşe Arman’ın Avrupa’daki tatilinde favorisini Prag ve Roma oluşturuyor. Peru, Arjantin, Nepal, Küba, Maldivler, Tanzanya ve Alaska da Arman’ın tatil adresleri arasında yer alıyor. Oyuncu Berna Laçin, Antalya’nın batısındaki Çıralı yakınındaki Olimpos’un Türkiye’nin en güzel kumsalı olduğunu savunuyor.

Laçin’in yurt dışı tatil önerisinde İtalya ve Londra yer alıyor. Tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen’in tatil seçeneğinde ”Orayı tanımadan İstanbul’u tanımış olmazsınız” dediği doğum yeri Fatih, yine tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi’nin tatil seçeneğinde ise liste başını Bodrum ve Datça alıyor. Gazeteci Stelyo Berberakis Yunan Adaları, şair Küçük İskender Beyoğlu, Cihangir, Amsterdam, araştırmacı-yazar Sunay Akın ”dünyanın en lezzetli mezeleri orada” dediği, farklı dinlerin ve kültürlerin bir arada yaşadığı mozaik kenti Antakya’yı öneriyor.

UZMAN BAKIŞ

Kitabın ”uzman bakış” bölümünde ise ünlü gezginler, arkeologlar ve dağcıların gezi önerilerine yer veriliyor. Buna göre, profesyonel dağcı Nasuh Mahruki’ye göre, Türkiye’nin doğusunun özel bir yeri var. Ağrı Dağı, Adıyaman, Şanlıurfa, Midyat, Van ve Tunceli, gezilip görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Gezgin, yazar ve otel işletmecisi Sevan Nişanyan, 30 yıldır seyahat eden bir kişi olduğunu belirterek, tatilcilere Şirince, Selçuk, Efes ve Didim’i öneriyor.

İRAN DA VAR

Gazeteci-yazar ve profesyonel turizm rehberi Özcan Yurdalan, yurt dışı tatil düşünenlere ”Aşkın ve şiirin ülkesi” dediği İran’ı öneriyor. Yurdalan’a göre, İran’ı görülmeye değer kılan, yeryüzündeki tüm kültürleri hızla tek tipleştiren kürselleşme sürecine rağmen özgün karakterini korumaya direnmesi oluşturuyor. Yurdalan’a göre, İran, kadın turistler için sanıldığından çok daha güvenli. Çünkü kentli kadınlar, gecenin geç saatlerine kadar sokaklarda gezebiliyor. Fransız gezgin Claire Goubert ise tatilcilere dünyada gezilecek yer olarak Mısır, Tunus, Cezayir, Fas, Senegal, Karayip Adaları, Türkiye’de ise Efes, Bodrum, Gökova, Datça, Marmaris, Dalyan, Fethiye ve Göcek’i öneriyor.

Ağustos 8, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Türkiye turizmde rotasını değiştiriyor

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, 2007 yılında turizmde ağırlığı Güney Amerika ülkelerine vereceklerini söyledi. Koç, ‘Çünkü orada da kalkınan Brezilya ve Arjantin gibi dev ülkeler var. Onların ülkemize gönderdikleri yıllık turist sayısı 10 bini bile bulmuyor. Ama bütün dünyaya açılmamız gerekiyor’ dedi.

Antalya’nın Kemer İlçesi’ne bağlı Beldibi Beldesi’nde düzenlenen 10’uncu Türk Devlet ve Toplulukları Dosluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı’nda DHA’nın sorularını yanıtlayan Bakan Koç, turizme yönelik ilginç açıklamalar yaptı. ‘Master Plan’ diye adlandırılan 2023 yılı stratejik planının 15- 20 güne kadar Yüksek Planlama Kurulu’ndan geçeceğini anlatan Koç, ‘Hemen onun ardından da kasım veya aralık ayı sonlarına doğru, Kültür Envanteri’ni çıkarmaya çalışacağız. Böylece sağlam, bağlayıcı ve ufkumuzu açan programlarımız olmuş olacak’ diye konuştu.

YENİ MÜŞAVİRLİKLER

Bakan Koç, kültür ve tanıtım müşavirliklerinde bazı eksiklikler bulunduğunu ve bunu gidermeye çalıştıklarını da vurgulayarak, ‘Teklifi Bakanlar Kurulu’na gönderdim. Yakında Maliye Bakanlığı’ndan da çıkacak. Ondan sonra, Pakistan, Hindistan, Yunanistan, Bulgaristan, Güney Afrika ve Suudi Arabistan’da Kültür ve Turizm Müşavirlikleri açıyoruz. Şimdiye kadar bunlar yoktu. Büyük bir eksiklik. Böylece bu bölgelere de ağırlığımızı vereceğiz’ dedi.

ROTA GÜNEY AMERİKA

Bakan Atilla Koç, şunları söyledi:

‘2007’de biraz daha araştırma yaparak tam neticeye varmak istiyorum, ama 2007’de ağırlığımızı Güney Amerika’ya vereceğiz. Çünkü orada da kalkınan Brezilya ve Arjantin gibi dev ülkeler var. Onların ülkemize gönderdikleri yıllık turist sayısı 10 bini bile bulmuyor. Ama bütün dünyaya açılmamız gerekiyor. Onun ötesinde, Türkiye’de de termal turizminden kongre turizmine kadar yeni çalışmalar içerisindeyiz. Karadeniz Bölgesi’nde de yayla turizmi üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Yani Türkiye’nin her tarafında bir yenileme arzusu içerisindeyiz. Ancak, bunlar dünden bugüne değişecek konular değil. 2007 yılında tekrar bir ivme kazanmamız bu gibi hizmetlerin de hızını artıracaktır.’

Ağustos 8, 2008 Posted by | Gezi | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Arjantin’den Tunceli’ye yardım

Arjantin Milli Takımı’nın Genel Menajeri ve Arjantin Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Sivaslı Nurhay Nakis’in, Arjantinli futbolcularla birlikte Tunceli Çocuk Yuvası’na 10 bin Euro bağış yapacak olması büyük bir sevinçle karşılandı.

Almanya’nın Nürnberg yakınlarında kamp yapan Arjantin Milli Takımı’nın başındaki isim olan Nurhay Nakis, Arjantinli milli oyuncuların, Münih Ateşesi Yusuf Demir ve kendisi aracılığıyla Türkiye’de yardıma muhtaç çocuklara 10 bin Euro’luk yardımda bulunacağını açıklaması memnuniyetle karşılandı. 2006 Dünya Kupası’nın favorilerinden Arjantin Milli Takımı’nın Sorumlusu, Arjantin Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi ve 2. Lig Federasyonu Başkanı olan Nakis’ın Tunceli Çocuk Yuvası’na 10 bin Euroluk yardımda bulunacağını açıklaması kentte sevinçle karşılandı. Arjantin Milli Takımı oyuncuları tarafından yapılan bağış, Tunceli Çocuk Yuvası’nda heyecan ve sevinçle karşılandı. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Tunceli Çocuk Yuvası’na yapılan bağış, İHA muhabirinden öğrenildi.

Sosyal Hizmetler İl Müdürü Turgut Sak, “Sivaslı hemşehrimize, yurtta kalan çocuklarımız ve Tuncelililer adına teşekkür ediyoruz. Artık Arjantin Milli Takımı’nı destekliyoruz. Kupayı Arjantin Milli Takımı’nın ülkesine götürmesini diliyoruz” diyerek, yurtta kalan çocuklarla birlikte Arjantin Milli Takımı’na tezahürat yaptı.

Ağustos 4, 2008 Posted by | G.D. Anadolu | , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Parasız saadet oluyor

Az gelişmiş ülkelerde yaşayan gençlerin, kendilerini zengin ülkelerdekilerden en az iki kat daha mutlu hissettikleri bildirildi. MTV Networks International’ın (MTVNI) yaptığı araştırmada, en mesut olanlar Hintliler, en bedbaht olanlarsa Japonlar çıktı. 14 ülkede 16-34 yaş arası 5400 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, ABD ve İngiltere’de gençlerin yüzde 30’dan azı mutlu ve umutlu. Bu oran Japonya’da yüzde 8’e kadar düşüyor.

Yoksul ülkelerde aynı yaş grubundakiler ise geleceğe umutla bakıyor. Çin’de gençlerin yüzde 84’ü gelecekte hayatlarının daha iyi olacağını düşünüyor. Arjantin ve Güney Afrika halkı ise yüzde 75’le dünyanın en mutlu insanları arasında bulunuyor. Gençlerin geleceğe bakışları, kendilerini güvende hissedip hissetmedikleri ve topluma uyumları konusunda yapılan araştırmaya göre, gelişmiş ülke insanları küreselleşme konusunda hayli kötümserler.

Alman gençliğinin yüzde 95’i küreselleşmenin kültürlerinde tahribata yol açtığını düşünüyor. MTVNI’nin araştırmasında, İngiltere’de bu yaş grubundakilerin yüzde 80’inin, kansere yakalanmak kadar terörizmden de korktukları ortaya çıktı. Araştırmaya göre, az gelişmiş ülkelerin mutlu insanları aynı zamanda dini inançları güçlü olanlar. Gelişmiş ülkelerdeki mutsuzluğun sebepleri arasında başarılı olma baskısı, kötümserlik ve iş kaygısının bulunduğu bildirildi.

Az gelişmiş ülkelerde insanların daha mutlu olmasının sebebininse, gençlerin daha iyi bir geleceğe sahip olacaklarına duydukları inanç olduğu belirtildi. Araştırma, Arjantin, Brezilya, Çin, Danimarka, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, Japonya, Meksika, Güney Afrika, İsveç, İngiltere ve ABD’de yapıldı.

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Sıradışı otellere ne dersiniz?

O halde yaşantınıza renk ve heyecan katacak çeşit çeşit otellerde tatil yapmaya ne dersiniz? Turizm Gazeteci ve Yazarları Derneği (TUYED) Başkanı Kerem Köfteoğlu’nun editörlüğünde hazırlanan http://www.turizmhaber.eu adlı site, dünya genelindeki otel türlerine ilişkin bir araştırma yayınladı.

Ürgüp’teki Yunak Evleri’nin, ”Dünyanın En İlginç 10 Oteli” listesine girmesi dolayısıyla başlatılan araştırmada, konaklama tesislerinin tatilcilere, ”ilginç” hatta ”çılgın” seçenekler sunduğu ortaya çıktı. Yapılan araştırma sonucunda oteller, ”olağan” ve ”sıradışı” olarak iki kategoriye ayrıldı. Konaklama sektöründe, ”1-5 yıldızlı oteller’, termal, golf, butik, kongre otelleri, motel, tatil köyleri ”olağan” oteller statüsünde kabul edilirken, az bilinen, ilginç otel türleri de ”sıradışı” oteller kategorisinde değerlendirildi. ”Sıradışı” oteller arasında mağara otel, ağaç otel, buz otel, akvaryum otel, kapsül otel, tren oteli, mobil otel, çocuk oteli, fantazi otel, uzay oteli gibi 50 türe yakın konaklama tesisi göze çarpıyor. Bazı türlerine Türkiye’de de rastlanan ”sıradışı” ve ”olağan” oteller şöyle sıralanıyor:

SIRADIŞI KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ:

Ada otel: Ağırlıklı olarak Uzakdoğulu Aman Grubu ve Karayip Adalarında suyun üstüne inşa edilen konaklama birimleri. Buz otel: Alaska, İsveç, Finlandiya, İsviçre ve Kanada’da buzdan inşa edilen oteller var. Bazıları yaz mevsimine dayanamıyor ve her yıl yeniden inşa ediliyor. Çıplaklar oteli: ABD, Fransa, Meksika, Jamaika, Bonaire ve Dominik Cumhuriyeti’nde, herkesin çırılçıplak gezebildiği işletmeler. Çadır Otel: Bu tür konaklama tesislerine ABD’den Arjantin’e, Yeni Zelanda’dan Şili’ye kadar birçok ülkede rastlanabiliyor. Çocuk Oteli: İngiltere’deki Sparkles Family ile Florida’daki Nickeledeon Family tamamıyla çocuk odaklı, onların hayal dünyasına göre tasarlanmış.

Çöl-Vaha Oteli: ABD’nin Arizona eyaletinde ve Dubai’de, tatilcilere çölde konaklamaları için yaratılmış suni vahalar. Denizdibi-Akvaryum Otel: İsveç ve Uzak Doğu’da örnekleri bulunuyor. İsveç’teki Utter Inn’in su üstündeki bölümünde yemeğinizi yiyor, suyun 3 metre altındaki bölümünde ise uyuyorsunuz. Amerikan Bruce Jones firması da Fiji Adası açıklarında dünyanın ilk denizaltı oteli Poseidon’u 2008’de hizmete açacak. Deniz Feneri Oteli: Türkiye’deki deniz fenerlerinin turizme açılması gündeme gelirken, ABD’deki bazı deniz fenerleri yıllardır otel olarak hizmet veriyor. Elişili Otel: Meksika’da bulunan bir otel, müşterilerine tümü elişi yapımı masa, perde, tabak, yatak, çatal-bıçak gibi eşyalarla bezenmiş konaklama imkanı sunuyor.
Eşcinseller Oteli: ABD, Kanada ve bazı Avrupa ülkelerinde eşcinseller için düzenlenmiş işletmeler. Fantazi Oteli: ABD’ninde bulunan Caesars Pocono Resorts ”Aşk Oteli” diye pazarlanıyor. Balayına çıkanlar için odasında kalp şeklinde havuzu, şampanya bardağı gibi tasarlanmış banyo, camdan jakuzi gibi romantik unsura yer veriyor. Belek’te geçtiğimiz günlerde hizmete açılan Adam&Eve Otel de ”Dünyanın en seksi oteli” sloganıyla tanıtılıyor.

Gemi Otel: Yüzer otel olarak da biliniyor. Deniz veya göl kıyısında konaklama yapılan gemi. Kale-Saray Oteli: Tarihi kale veya sarayın otele dönüşmüş hali. Fransa’da bu tür otellerden epey var. Kapsül Otel: Japonya’da bulunan bu otelin odaları dolap çekmeceleri gibi. Tabuttan biraz büyük olan kapsül otelin odaları, ucuz olduğu için tercih ediliyor. Kendini Yıldızlayanlar: Dubai’deki Burj El Arab kendisini 7 yıldızlı, İspanya’daki Puerta America ise 12 yıldızlı olarak tanımlıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın böyle bir kategorisi olmamasına rağmen, Antalya Beldibi’ndeki Sungate Port Royal ile Belek’teki Rixos Premium Otel de kamuoyunda, ”7 yıldızlı otel” olarak biliniyor. Kilise Otel: Fransa ve İngiltere’deki bazı kiliseler aslına uygun şekilde onarılarak, otel olarak işletiliyor. Kütüphane Otel: New York’ta bulunan Library Hotel, 10 katlı ve odaları değişik konularda kitap okumak isteyenlerin ihtiyaç duyacağı araç-gereçlerle donatılmış.

Mobil Otel: Brezilya Sao Paulo merkezli Exploranter Overland Hotel, TIR üstünde konaklamaya uygun hale getirilerek, 28 odası bulunan mobil (gezer) bir otele dönüştürüldü. Tek Oda Otel (One-off): Bu otellere örnek olarak ABD’de bulunan dev bir köpek şeklinde inşa edilen Dog Bark Park Inn gösterilebilir. Telefon ve televizyon bulunmayan köpek biçimindeki otelde fazla elaman yok bu yüzden kahvaltınızı kendiniz alıyorsunuz. Tren Otel: Alaska’da bulunan Aurora Express, ABD ve İskoçya’daki diğer örnekler gibi eskiden trenken şimdi dağ kıyısında kendine özgü konaklama imkanı sunan otel olmuş. Uzay Otel: Alman ve Amerikan mühendislerin üzerinde çalıştığı Unter der Sterner dönen uzay oteli 2030’da hizmete açılıyor. Ağaç Evler: Antalya’daki Kadir’in Evi’ne benzeyen ağaçüstüne konaklama sunan mekanlar. Mağara Otel: Türkiye’de Ürgüp’te, dünyada ise ABD, Yeni Zelanda, İspanya ve Avustralya’da örnekleri bulunuyor.

OLAĞAN KONAKLAMA ÇEŞİTLERİ

1-5 Yıldızlı oteller: Dünya ve Türkiye’de en fazla bilinen, yıldızı 1’den başlayıp 5’e kadar yükselen otel çeşitleri. Apart Otel: Konaklayanların hizmetleri kendilerinin karşıladığı ayrı daireler biçimindeki oteller. Budget Otel: Bütçe otelleri olarak biliniyor. Lüks olmayan, düşük bütçeli konaklama sunuyor. Bungalov: Ağaçtan yapılmış tek katlı kır evleri. Butik Otel: Özel belgeli oteller olarak da biliniyor. Bunlar, küçük yapıya sahip olmalarına karşın, müşterilerine ev konforunda konaklama sunuyor.

Dağ Otel: Kış oteli olarak da biliniyor. Türkiye’de ağırlıklı olarak kayak merkezlerinin bulunduğu bölgelerde örnekleri var. Deluxe Otel: Standartları 5 yıldız üstünde olan son derece lüks konaklama mekanları. Devremülk: Bir otel veya binada belli zamanlarda tatil amaçlı konaklama imkanı sunan sistem. Sistem, çeşitli ülkelerden insanların oturdukları evleri, tatil amaçlı karşılıklı olarak değiş-tokuş etme şeklinde de gelişti.

Dizayn Otel: Yıldız sayısı yerine, tasarıma odaklı, kendine özgü işletmeler. Antalya’da Konyaaltı sahilindeki Hillside Su Otel bu türe örnek gösteriliyor. Eko Resort Otel: Türkiye’de, Antalya’nın Çamyuva beldesindeki Naturland’in denediği, ancak başarılı örneklerine daha çok Arjantin, ABD, Kanada, Avustralya, Brezilya ve Fransa’da rastlanan, doğayla bütünleşmiş yapılar. Golf Oteli: Golf meraklılarına göre tasarlanmış, golf mağazaları ile oyun sahaları bulunan otel. Havaalanı Oteli: Yoğun iş temposundan dolayı otel aramak istemeyenlerin havalimanına yakın olduğundan tercih ettiği, genellikle işadamlarının, pazarlamacıların ve uçuş ekiplerinin tercih ettiği konaklama çeşidi. Hapishane Otel: Bu kavramla ilk olarak İstanbul Sultanahmet’te hizmete giren Four Seasons ile tanıştık. Dünyada da birçok ülkede bazı eski hapishaneler otele dönüştürüldü.

HIP: Highly Individual Place (Fazla kişileştirilmiş yerler) dünyada tasarım ve tarz açısından farklı niteliklere sahip oteller anlamına geliyor. Hostel: Okulların tatil döneminde turizm hizmeti veren öğrenci yurtları. Bir odada tanımadığınız 8-10 kişiyle kalmanız ve banyonu çok sayıda kişiyle birlikte kullanmanız gerekebiliyor. Kongre Oteli: Bu otel çeşidiyle Türkiye’de ilk olarak İstanbul’daki Cevahir Otel ile tanıştık. Dünyada ise ağırlıklı olarak kongrecilere göre tasarlanmış onlarca örneği var. Motel: Yol üstünde, ağırlıklı olarak motorlu araç kullananlara yönelik hizmet veren işletme.

Müze Otel: Sultanahmet’teki Eresin Crown ile Beyazıt’taki Antik Otel, Türkiye’de bu alanın öncüleri sayılıyor. Oberj: Kırsal kesimde doğaya uyumlu, spor ve av ve kış turizmine yönelik geçici konaklama yapılan işletmeler. Bu tür otellerin odalarında ranza sistemi de bulunabiliyor. Uludağ ve Elmadağ’da örnekleri var. Pansiyon: Müşteriye yeme-içme ve konaklama imkanı sunan basit işletmeler. Residence: Ev kiralamak yerine uzun dönemli konaklamayı tercih edenlerin oteli. Resort: Deniz kıyılarına inşa edilen oteller. Şehir Oteli: Şehir merkezlerinde bulunup, konaklama, iş toplantısı, kongre ve basın toplantısı gibi etkinliklere göre tasarlanmış konaklama birimleri. Tatil köyü: Ortalama bin kişiye konaklama imkanı sunan, kendi içinde ”1’inci’ ve ”2’nci” sınıf diye ikiye ayrılan dev yapılar. Tematik Otel: Türkiye’de ilk örneğini Antalya Kundu’daki WOW Topkapı Palace ve Kremlin Palace oluşturdu. Daha sonra çeşitli ünlü saray ve gemiler biçiminde tasarlanmış birçok tematik tesis hizmete girdi. Termal Otel: Türkiye’de örneklerine sıklıkla rastlamaya başladığımız bu tür otellerin özelliği içinde termal su bulundurmaları.

Temmuz 30, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

2006’ya göre karakterler

Dünya Kupası heyecanı tam gaz sürüyor. Taraftarlar gole sahalar pozisyona doymadı daha. Kupa sürerken biz de boş durmadık. Tuttuğunuz ülke takımına göre kişiliğinizi ele veren bir ‘Dünya Kupası”na Göre Karakteriniz’ dosyası hazırladık…
Kişiliğinizin ana niteliğini öğrenmek mi istiyorsunuz? Kupa”da tuttuğunuz takıma göre işte anahtarı:

Almanya: Sağlamcılar-Tutucular. Makine düzeninde oyun denince akla kuşkusuz Almanya gelir. Golden sonra nasıl sevinileceğini bile antrenmanda çalışıp iyice bellerler. Ne kadar kabız oyuncularla sahaya çıkarlarsa çıksınlar ‘turnuva’ takımıdırlar, başarıya ulaşırlar. Almanlar”ı tutanlar kabaca ikiye ayrılır: Obsesif kişilikliler -sağlamcılar-. Bir de başarıyı başarı geleneğinde arayanlar -güçlüden yana tutucular-.

Arjantin: Ateşli romantikler. Arjantin denince akla tango gelir, Latin başkaldırısı gelir. Futbolları estetikle gücün, bir de uygun ölçüde üçkâğıtçılığın karışımıdır. Özellikle solcu duygusallık için çekici bir karışım.

İngiltere: Soğuk romantikler. İngilizler”in ilişkilerde mesafeli davrandıkları düşünülür. Bu kanıyı destekleyecek pek az örneğe rastlanırsa da doğrulayıcı göstergelerin başında futbol tarzları gelir. Birbirlerine uzak, uzun toplarla oynamayı severler. Her oyuncunun koridoru bellidir ve kimse birbirinin şeridine girmez. Antrenmanlarını görmüştüm, kale önüne iki metrelik bir sırık dikerler, topu uzaktan bu direğe çarptırıp içeri sokmaya çalışırlar. Ada dışından İngiliz futbolunu sevenler, özgün kişilik özellikleri gösteren tuhaf insanlardır.

Portekiz: İnsancıllar. Gerek fizyonomileri gerek oyun tarzları bakımından bize en çok benzeyen ekolün takımı. Gerçi bize benzediklerinin söylenmesinden pek haz etmezler, ama bu bizim onlara sempati beslememizi engelleyemez. Yoksul düşmüş eski sömürgeciler olarak duygudaşlığımız saklıdır.

İtalya: Rahatına düşkünler. Öyle bir futbol yordamları vardır ki, önce defans derler, galibiyete ümitlendirmezler. O yüzden beklentisi azaltılmış yabancı taraftarı oyunu rahat izler, galibiyet gelince ötekilerden daha fazla sevinir.

Ukrayna: Şekilsiz kişilikliler. Bu takımı destekleyen pek az futbolsever vardır. Türkiye”de, onların da çoğu nedense Karadeniz yöresindendir. Yeni bir devlet; futbolunun belli bir kişiliği bulunduğu söylenemez.

Brezilya: Popüler kültürden yana olanlar. Güçlüden yana olanlardan az farklı bir özellikle bunlar popülerden yanadırlar. Brezilya, kazandığı sempati ölçüsünde başarı yakalayamamıştır, ama elde ettikleriyle yine de birincidir. Öte yandan kazanmanın her şey demek olmadığını gösteren olumlu bir örnektir Brezilya futbolu. Hem güçlü, hem estetik, hem sevimli. Akılla bilinçli bir akıldışılığın bileşimi. Hayli artistik, ama biraz da kitsch. Erkeklerde seksi çağrıştırır takımları, tribünde ve dışarıda sambaları, karnavalları ve orjileriyle.

Fransa: Adam kullanmayı sevenler. Eski sömürgeci, yeni kullanıcı Fransa, tebasını ve lejyonerlerini öne sürme alışkanlığını sürdürüyor. Fransız takımı milli kimlik duygusunda postmodern yarılmalar oluşturuyor. ‘Bu takım Fransız takımıysa, ben de zenciyim, o halde Fransızım’ gibi mantıksız çıkarsamalara kapı aralıyor. Demek onları tutanlar sadece adam kullanmayı sevenler değil, milli belirsizliklerden de hoşlananlar.

MEDYADA TIBBİ KAOS
Bİrkaç hafta önceki makalesinde Şakir Süter medyadaki sağlık haberlerinin insanı çileden çıkaran tutarsızlığından yakınmıştı. Her yayın organında bir sağlık editörü bulunması gereğinden söz etmişti. Baştan sona haklı bir yakınma, ama çözümü sanırım imkânsız. Aynı karmaşayı diyet haberlerinde-yorumlarında da görüyoruz. Öyle ki, keskin bir iddiayla ortaya atılan bir rejim programının kendi içinde dahi mantık bağlantısı bulunmayabiliyor. Örneğin, haftada en çok iki yumurta yiyebilirsiniz diye kişiyi bağlayan bir yazının başka bir bölümünde bazı günler 3-4 yumurta yenmesi öneriliyor. Ya da son derece gevşek rejim olarak şirin gösterilen bir reçete size ömür boyu her türlü yağlı yiyeceği, kuruyemişi, içkiyi vs. yasaklayabiliyor. Basında ve görsel medyada bu ölçüde yaygın yer alan sağlık haberlerinin, diyet önerilerinin birbiriyle bu denli çelişen, tutarsız bilgilerle insanları şaşkına çevirmesini nasıl açıklayabiliriz?

SADECE LAFTA KALIYOR
Şu şekilde: Baskın bir çoğunluk bu haberleri, yorumları bilgilenmek ve bilgileri yaşamında uygulamak için değil, iş olsun diye izliyor. Meclislerde, söyleşilerde en çok konuşulan mevzuların başında geliyor söz konusu meseleler. Böylesi sohbetler sadece bir eğlence aracı olarak görülüyor, ciddiye alınmıyor. İnsanlar sağlık sayfalarına ilgi gösteriyorlar ama etkilenmiyorlar. Acı-komik, ama gerçek. Yoksa vatandaşın böylesine yaygın ve ciddi saçmalıklara tepki göstermesi beklenirdi ki, bu tepki gösterilmiyor. Bu da sağlık muhabbetinin tıpkı futbol muhabbeti gibi sadece kendi içinde bir ihtiyaç olduğunu, bir yere götürme amacı olmadığını kanıtlıyor. Başka deyişle alan memnun, satan daha çok memnun.


Kaynak: AKŞAM- Psikiyatr Yazar Kaan Arslanoğlu

Temmuz 26, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

TÜKD’ün İstanbul zirvesi

Türkiye Üniversiteli Kadınlar Derneğinin (TÜKD) organizasyonuyla Uluslararası Üniversiteli Kadınlar Federasyonu üyelerinden 40 yabancı konuğun bir araya geldiği ”Türkiye Dostluk Turu”, Kuruçeşme Divan’da düzenlenen kahvaltılı toplantıyla başladı.

Kadın Girişimciler Derneğinin (KAGİDER) düzenlediği toplantıya, Başkan Meltem Kurtsan, TÜKD Genel Başkanı Birten Gökyay, Uluslararası Kadınlar Federasyonu (UÜKF) Dünya Başkanı Griselda Kenyon ve
Uluslararası Kadınlar Federasyonu Avrupa Başkanı Karine Henrotte Forsberg de katıldı.

Kenyon, yaptığı konuşmada, 1919 yılında 1. Dünya Savaşı gibi bir savaşın bir daha tekrarlanmaması için üniversiteli kadınlar tarafından kurulan federasyonun bugün 80 farklı ülkeden üyesi bulunduğunu anlattı.

Federasyonun amacının, kadınların konumunun geliştirilmesini sağlayıcı çalışmalar yapmak, kadınları etkileyen kanunlar hakkında lobi yapmak, kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı önlemek, iş dünyasında kadınların etkinliğini artırmak olduğunu belirten Kenyon, bazı uluslararası kuruluşlarla birlikte ortak çalışmalar yürüttüklerini, örneğin Türkiye’de de Samsun’da kadınlara yönelik el işi, ayrıca tarım projeleri bulunduğunu bildirdi.

BM İnsan Hakları Komisyonunda da danışman olarak yer aldıklarını belirten Kenyon, ”UÜKF üyeleri pek çok ülkede hükümetler ile BM’nin kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi raporu tartışmalarına katıldı. Üniversiteli kadınlar olarak biz, bu güzel işleri gerçekleştirmenin yanı sıra dostluklar kuruyor ve eğleniyoruz. Bugün Türkiye’de olmaktan ve sizleri tanıma şansına sahip olmaktan mutluyum” diye konuştu.

Forsberg de kadın ve erkekler arasında lise ve yüksek öğrenime katılma konusunda bariz farklar bulunduğunu, iş dünyasında hala kadın ile erkek ayrımı yapıldığını, aile içi şiddette artış olduğunu ifade ederek, ”Bugünün dünyasında kadın-erkek konusunda bir güç dengesi olduğunu anlamalıyız. Bugün hala emek piyasasında roller kadın-erkek işi diye ayrılıyor. Ücretsiz ev işinin kadın-erkek arası paylaşımı dengesiz. Erkekler üstün sayılıyor” şeklinde konuştu. Forsberg, kadınların karar verme mekanizmalarına dahil olmasını
sağlayarak kadın-erkek arasında güç dengesinin sağlanması gerektiğini,
kadın-erkek eşitliğinin toplumda demokrasinin de temeli olduğunu dile
getirdi.

TÜKD tarafından düzenlenen ”Türkiye Dostluk Turu”na, Almanya, ABD, Arjantin, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İsveç, İsviçre, Singapur’dan gelen 40 konuk katılıyor. İstanbul, Ankara, Konya ve Kapadokya’yı kapsayan ”Türkiye Dostluk Turu”, 29 Mayısta sona erecek.

Temmuz 24, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Sütte 1 milyon bakteri

Et ve süt üreticilerinden, ‘ne yediğimizi, ne de yedirdiğimizi biliyoruz’ itirafı geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile biraraya gelen SETBİR Genel Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’de 1 litre sütte, 1 milyon bakteri olduğunu açıkladı. Dünyada bu rakam, 20 bin ile 180 bin arasında değişiyor.

SETBİR Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’deki çiğ sütün içindeki bakteri miktarı konusunda endişe verici uyarılarda bulundu:

‘İçindeki bakteri miktarı Arjantinde 20 bin, Polonyada 180 bin, bizde ise 1 milyonun üzerinde. AB’nin bakteri miktarının 100 binden az olmasını şart koştuğunu düşündüğünüzde, durumun vehameti net olarak ortaya çıkıyor.’

SETBİR verilerine göre, Türkiye’de yılda üretilen 10 milyon 679 bin ton sütün sadece 3 milyon tonu sanayide işlenebiliyor. Geri kalan süt ise kayıtsız, hijyenden ve kaliteden uzak sağlıksız koşullarda satılıyor ya da ürüne dönüştürülüyor.

BENZER TABLO ETTE DE GÖRÜLÜYOR

Toplam 850 bin ton olan et üretiminin sadece yarısı kayıtlı.

Sektörde ciddi reformlara ihtiyaç duyulduğunu söyleyen SETBİR Başkanı Bahçıvan, önemli bir itirafta da bulunuyor:
‘Bunları biliyoruz ama ne yediğimizi, ne yedirdiğimizi de malesef bilmiyoruz.’

Kaynak: NTV

Temmuz 21, 2008 Posted by | Diğer | , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Ne yediğimizi bilmiyoruz

Et ve süt üreticilerinden tedirgin edici itiraf: ”Ne yediğimizi de ne yedirdiğimizi de bilmiyoruz.”

Son haftalarda çeşitli sektör temsilcilerini dinleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu defa et ve süt temsilcileriyle biraraya geldi.


Toplantıda konuşan Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’de bir litre sütte 1 milyon bakteri olduğunu söyledi. Bu oran Arjantin’de 20 bin, Polonya’da 180 bin.


Avrupa Birliği 1 litre sütte bulunan bakteri miktarının 100 binden az olmasını şart koşuyor.


SETBİR’in verilerine göre Türkiye’de et ve süt fiyatları da dünya ülkelerine oranla çok yüksek.


Et fiyatları

Avrupa Birliği: 5-7 YTL

Türkiye: 15 YTL


Süt fiyatı

Avrupa Birliği: 1 YTL

Türkiye: 1.5 YTL


Yıllık ortalama kişi başı geliri 25 bin doların üzerinde olan AB ülkelerinde kişi başına süt tüketimi Avrupa Birliği’nde 80, ABD’de 92 kilo iken Türkiye’de bu rakam sadece 27 kilo.


Ette de benzer bir tablo var. Kişi başına kırmızı et tüketimi Avrupa Birliği’nde 20, ABD’de 43, Türkiye’de ise 12 kilo.


Sektörün önemli sorunlarından biri de verimlilik. Türkiye’de büyükbaş hayvanların et verimi 150-200 kilo ile sınırlı. Gelişmiş ülkelerde bu rakam 500-600 kiloyu buluyor.


Sektör temsilcileri Türkiye’nin bu alandaki sorunun küçük işletmelerin yaygınlığına bağlıyor ve AB’ye uyum için Türkiye’de öncelikle büyük işletmelerin desteklenmesi gerektiğinin altı çiziliyor.

cnn türk

Temmuz 7, 2008 Posted by | beslenme | , , , , , , , , , , | Yorum bırakın